Güz vurgunu gölgeler düşüyor akşamın kızıllığına
Yeni bir mavi biçiyorum, dolunayın gözlerinden göveren,
Yüreğime vuran gri gelgitlerle birlikte
Gece yolunu şaşırmış yıldız kırıntıları düşüyor avuçlarıma.
Yürüyor tenimin pervazlarına ağılı bir sarmaşık
Aşk hüzünle sarmaş dolaş, yağmur yağacak birazdan,
Kesildi sesi soluğu sevdanın, gömüldü uykulara
Közlü mangalları söndü yüreğimin, duyulmaz oldu nefesi.
Geçmiş zaman öykülerinden köhne bir sığınak
Yağmur, akşamların hüznünü bölüşüyor damlarına vurarak,
İpe sapa gelmez huysuzluğun içinde, şımarıp kaybolan
Şiirlerimden söküp koparıyorum iklimleri.
Bilmeden nasıl da yükseliyor her defasında, hüznün parçalı bulutları
Gecenin avuçlarına boşluğu yığdık durduk, derdimiz neydi de
Salına salına çıkıp gelen baharı.
Boşaltıp duruyorum kum saatini aynalara, bir daha, bir daha
Yönümü çevirip baktım içimde olanlara, bana benzemeyenlerden ne kadar kalmış diye,
Kendimize bile açıklayamadığımız bir şeylerden kaçıyoruz
Bir başka yere çıkar gibi, firar eder gibi,
Kaç adım ötede ne var bizde kalan, bilmiyoruz.
Yüreğime ne söylesem faydasız, ıskartaya çıkmış bir hurdalık,
Geçmiş çıkıyor bir yaranın altından, kaşımalar sonucu
Duygular dibe vuruyor, iğdiş ediliyor bir dibek sesi ile.
Ben kendimi kaybettim son güzden kalan esintilerde
Vurup gidiyorum mutlak ıssızlıklara
Suyun yüzünde seke seke, bir taş gibi
Koynuna sığamıyorum, en tekin yerde çöküyorum dibe.
Gözlerine gömülmeliydim, beni yakan güzelliğine
Hangisine takılı kalsa aklım, ölçüyorum içimdeki salınan dalgaların şiddetini,
Canımı böyle yakmamalıydın oysa
Dolup dolup boşalan bir havuz gibiydi tutkularım sana,
Suları donuyor değirmen savaklarından sarkan bir kılıç gibi yüreğimin
Donmuş halde duruyor bir gönül noktasının sonu...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder