30 Ekim 2020 Cuma

Kırlangıç zamanı

















Yağmurun elleri uzanıyor şimdi paslı kilitli kapılara  

Vuruyor pencerelere tıkırtıları yaprakların  

Çarpıyor yüzüme birden, buğulu esmer bir rüzgar  

Gökyüzü çığlık içinde, güz fırtınası olsa gerek, 

Kapkaranlık gri bir deniz, bulutlara değen. 


Dışarıda yağmur var  

Her zamankinden başka bir şey var  

Biraz kahverengi, biraz kırmızı, 

Bir avuç uçuk gri bir mavi

Sönmüştü sanki gökyüzünün bütün lambaları.  


Soluk soluğa uyandığımda sabaha

Kırlangıçları düşürdü pervazlarıma

Bir veda busesiydi bu sanki cama vuran kanatları

Göç mevsimiydi galiba, üşüdüm

Kırlangıç hüznü bu olsa gerek.  


Şimdi düşüyorum, düşlere dala dala

Yüreğim kor, dudaklarımda esrik bir ayrılık şarkısı

Göç vakti, kırlangıç zamanı

Okşuyorum kanatlarını uçkun kuşların

Kederli masallar anlatır gibi, sanki bakışları kırlangıçların. 


Yağmurlu bir şehrin uykusuz yolcuları kırlangıçlar

Islanıp geçtiler saçak altlarından ıslık çalarak

Güneşi selamlayıp son defa,

Geçmiş yazdan kalanları kanatlarına alıp

Gökyüzünün ummanında kaybolup gittiler

Çekip gittiler bilinmedik yerlere, sağanak yağmurlarda,

Duyulmaz oldu çığlıkları gökyüzünü hüzne boğarak. 


Ah şu kuş gölgeleri nerde siniz

Ah şu kuş yuvaları

Uykularda mısınız ?

Kahverengi mor yalnızlıklar getirin bana

Kırıldım dal budak, dökülüyorum yaprak yaprak

Özlüyorum sizi,

Özlüyorum kırlangıç zamanını. 

Nerde siniz, bekliyorum sizi...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder