Şurada büzülüp üşümekte papatyalar
Renk dalgaları tükenmekte, vurgun yemekte toprak
Çekmekteyiz soluğunu ciğerlerimize, içimizi yakarcasına
Gölgeler yok, rüzgarlar yetersiz serinlemeye.
O güzelim yüzeyin derinlikleri parça parça yorgun
Diş biliyor, isyandadır toprak
Bozkırlarda karabasanlar,
Dalında kararmaya başladı meyveler
Bulaştırıyor dudaklarımıza lekeli mayhoş tatları
Neden yaralıdır yüreğimiz, neden tüm renklerimiz beneklidir?
Çıkmazlarda tutunmaya çalışmaktayız
Nasılda mıhlanıyor birbirine anlamsızlıklar
Sızlar içimizdeki titremeler, anlatamam
Gökyüzü olmalıydık oysa, gökyüzü kadar saydam.
Neden böyle olduğumuzu sormayacak mısın
Neden geride bıraktığımız denizi yitirdik,
Soluk soluğa tutuşuyor utangaç kıyıların dalgaları
Bizi yakan onu da eritiyor
Suları simsiyah, yalpalayıp durmakta
Alıp götürmüş oda mavi dalgalı ruhunu.
O kadar çok ölüyoruz ki o kadar çok
Her keresinde aynı eksik yanımız
Geri dönüşü olur mu bıçak sırtı avuntularla
Papatyanın halinden belli değil mi, solmuş orda bir yerde
Toprağın sancısıdır oysa bu gördüğümüz.
Adım adım yürüdük, koştuğumuzu sandık oysa
Cümleler kurduk, toprağa anlatamadık derdimizi
Yada görmezden geldik bizden gidenleri,
Yavaş yavaş çürüyen
Fark edemedik açtığını sandığımız çiçekleri.
Hissedemiyorsun yağmurun kokusunu
Toprağın kokusunu içine çekemiyorsun
İşte menekşeler, işte kırlangıçlar yok artık
Oysa kimseler görmemişti ki gidişlerini,
Omuzlarına hangi göçü sırtlamış ki kuşlar
Akşamın incelen sularında
Nereye taşır kanatları onları,
Hangi ufku gücendirdik ki, çığlıklarını duyamadık,
Bilemezsin çare değil ki üzülmek
Veda edenin sen sanmadıkça.
Bir gün bu yağmurlarda kesilecek
Bir sevgi dolmayacak kalbine, anladım
Sular çekilecek sonsuza, içimizden,
Suları çekilecek, zerreye dönecek
Sancı doğuracak
Sesi soluğu çıkmaz olacak toprağın...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder