İşin zor gerçekten de kardeşim
Düşlemeyi sürdüremiyorsun artık
Öteki yüzünle bakanlardansın aynalara
Alaca ikindi gölgelerinde gülümseyişler yok
Gecen kırılır aniden, o içsel boşluğa akar
Yeniden açılır yaralar, yeniden büyür acılar
Düne sürülürsün omuzunda onca ağırlık
Askıya takılır hayatın, nereye taşır seni zaman
Anlayamaz, tepetaklak olursun.
Ağlayanın gülenin yok kardeşim, hepsi sırra kadem basmış
Gri sulara batırılmış, gerilen yamalar sökülmekte
Unutma tohumları serpilmiş zihnine
Sana ne yapıldığını bilmiyor, başına gelenlerden habersiz
Haline bakıp hala gülücükler savurup duruyorsun,
Dilinin damağının taş kesilmesi nedendir,
Pencereler önünde yırtık perdeler
Taş merdivenleri kaplayan ısırganlar bu yüzden
Ardına değin açık kapılar,
Bir şairimizin dediği gibi
Kabahatin çoğu senin kardeşim, kabahatin çoğu senin
Konuşamıyorsun, susuyorsun
Askıda kalan hayata takılıp duruyorsun.
Denklem içinde denkleme batmış, çıkamazsın içinden sustukça
Bir daha belin bükülür nedensizliklerden
Gözlerindeki deli boşluklar
En çorak yerine gömülür toprağın
Sesini yitiren gerçekler kayıp
Kaçıncı başkası olursun bilmem
Askıda kalan hayatlara gömülen.
Kaç ufuk gücendirmiş seni kardeşim
Silip atamazsın takvimlerden zamanı
Uzakları hiç merak etmiyor musun
Dışarıda yıldızlar, ay, güneş hep senin için oysa.
Dilin beton, kaç yerinden yaralısın biliyorum
Nereye gidersen hançerini saplıyor hüzün
Ne yöndesin, kestiremedin olan bitenleri
Sulu sepken ağlayışlar yıldırım gibi düşer yüreğine,
Tuğla üstüne başka tuğlalar koyamadan
Esrik bir yontusun, ayakların üşüyor
Gönül katran kırmızı, seninkisi hazin bir sevda.
Ah o yazgılar yok mu, ah kader bildiğin
Bütün tedirginliklerin
Biliyorum, bütün ürkekliğin bundan
Acılara tutunarak yaşaman bundan,
Paran yok, pulun yok, her yer tapulanmış
Avazın çıktığı kadar bağırsan ne çare
Bir gökyüzü kalmış elinde
Birde askıda kalan bir hayat.
Bak gün batmak üzere kardeşim
Yine gece, yine sen,
Bir hüzün çöküyor yalnızlığına
Tek başına kalmışsın yine şu alemde
Sanıldığından daha fazla yangı saçıyor şimdi
Tuhaf olan ne, bedenin buradayken
Bir şeyler eksilip gidiyor, gecenin koyu karanlığında
Askıda kalan hayatlarda ölüyor yüreğin.
Bir fırtına kopmuşta, alabora olmuş bir yelkenli gibisin
Boğazında düğümleniyor sessiz çığlıkların
Öyle kalakalırsın, donakalırsın,
Koklar mıyım sandın yağmurun kokusunu.
Sen sustukça koklayamazsın
Yüzü yağmura gömülü düşün hala
Kim demiş Can eskimez diye
Bir hüzün hastalığıdır oysa bu
Zamanla yerleşir yaşadıklarına yeniden
Konumlanır yeniden çoğalır
Askıda kalan hayatlar
Sen sustukça
Sen sustukça...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder