15 Nisan 2021 Perşembe

Askıda Kalan Hayatlar


















İşin zor gerçekten de kardeşim  

Düşlemeyi sürdüremiyorsun artık  

Öteki yüzünle bakanlardansın aynalara   

Alaca ikindi gölgelerinde gülümseyişler yok  

Gecen kırılır aniden, o içsel boşluğa akar  

Yeniden açılır yaralar, yeniden büyür acılar  

Düne sürülürsün omuzunda onca ağırlık

Askıya takılır hayatın, nereye taşır seni zaman

Anlayamaz, tepetaklak olursun. 


Ağlayanın gülenin yok kardeşim, hepsi sırra kadem basmış

Gri sulara batırılmış, gerilen yamalar sökülmekte

Unutma tohumları serpilmiş zihnine

Sana ne yapıldığını bilmiyor, başına gelenlerden habersiz

Haline bakıp hala gülücükler savurup duruyorsun,

Dilinin damağının taş kesilmesi nedendir,

Pencereler önünde yırtık perdeler

Taş merdivenleri kaplayan ısırganlar bu yüzden

Ardına değin açık kapılar,

Bir şairimizin dediği gibi

Kabahatin çoğu senin kardeşim, kabahatin çoğu senin

Konuşamıyorsun, susuyorsun

Askıda kalan hayata takılıp duruyorsun.  


Denklem içinde denkleme batmış, çıkamazsın içinden sustukça

Bir daha belin bükülür nedensizliklerden

Gözlerindeki deli boşluklar

En çorak yerine gömülür toprağın

Sesini yitiren gerçekler kayıp

Kaçıncı başkası olursun bilmem

Askıda kalan hayatlara gömülen. 


Kaç ufuk gücendirmiş seni kardeşim

Silip atamazsın takvimlerden zamanı

Uzakları hiç merak etmiyor musun

Dışarıda yıldızlar, ay, güneş hep senin için oysa.


Dilin beton, kaç yerinden yaralısın biliyorum

Nereye gidersen hançerini saplıyor hüzün

Ne yöndesin, kestiremedin olan bitenleri

Sulu sepken ağlayışlar yıldırım gibi düşer yüreğine,

Tuğla üstüne başka tuğlalar koyamadan

Esrik bir yontusun, ayakların üşüyor

Gönül katran kırmızı, seninkisi hazin bir sevda.  


Ah o yazgılar yok mu, ah kader bildiğin

Bütün tedirginliklerin

Biliyorum, bütün ürkekliğin bundan

Acılara tutunarak yaşaman bundan,

Paran yok, pulun yok, her yer tapulanmış

Avazın çıktığı kadar bağırsan ne çare

Bir gökyüzü kalmış elinde

Birde askıda kalan bir hayat. 


Bak gün batmak üzere kardeşim

Yine gece, yine sen,

Bir hüzün çöküyor yalnızlığına

Tek başına kalmışsın yine şu alemde

Sanıldığından daha fazla yangı saçıyor şimdi

Tuhaf olan ne, bedenin buradayken

Bir şeyler eksilip gidiyor, gecenin koyu karanlığında

Askıda kalan hayatlarda ölüyor yüreğin. 


Bir fırtına kopmuşta, alabora olmuş bir yelkenli gibisin 

Boğazında düğümleniyor sessiz çığlıkların

Öyle kalakalırsın, donakalırsın,

Koklar mıyım sandın yağmurun kokusunu.

Sen sustukça koklayamazsın

Yüzü yağmura gömülü düşün hala

Kim demiş Can eskimez diye

Bir hüzün hastalığıdır oysa bu

Zamanla yerleşir  yaşadıklarına yeniden

Konumlanır yeniden çoğalır

Askıda kalan hayatlar

Sen sustukça

Sen sustukça...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder