Unutuluyor ilk günlerin, tüm ilklerin tarihleri giderek
İlk karşılaşmalar, ilk el tutuşlar, ilk öpüşmelerin heyecanları
Geride kalıyor,
Yürek dayanmaz hale geliyor git gide
Sertleşen hüzünlü bir şarkıya dönüşüyor ayrılıklar,
Sancıları hissediliyor göğüs kafesinde
Kırıntı gibi gittikçe küçülüyor anılar
Yada öyle sanılıyor acılar
Sensizliğin boşluğunda yankılanan hatıralar.
Üstüm başım darmadağınık
Kendime bakamıyorum aynalarda
Öylesine dağıttım ki
Zamanın akışına bıraktım kendimi,
Bazen çok özlediğim oluyor seni
Birilerine anlatmaya çalışıyorum
Kimse anlamıyor, kimse duymuyor beni
Sandalyeler boş, bir masa, bir demet çiçek
Sarı gölgeler altında sadece yalnızlıklar ve gerçek.
Rüzgar eser mi sizin oralarda bilmem
Sevda türküleri söylenir mi aşka dair yeniden,
Buralarda mevsim güz, sarı rüzgarlar esiyor,
Yanaklarım pembe, ellerim beyaz, buralar ayaz
İşte bu yüzden sıcaklığa, sıcaklığına hasretim
Sensizliğe,
Okşa biraz ellerimi
Savur saçlarını sarı yapraklar gibi
Şımart rüzgarları biraz.
Yoksul yalnızlıklara gebe mevsim
Ne dün umurumda nede bugün
Sen yanımda olmayınca
Biraz şarap içmek istiyorum
Biraz geçmek istiyorum kendimden,
Daha derin bir boşluk açıldı önümde şimdi
Bölük pörçük yolculuklar kaldı bana,
Anlamsız bir ağlama geldi sessizce içimden
Daha ne kadar tüketebilirim kendimi
Her sabah doğan güneşten utanarak uyanıyorum
Yüzünü usuma çiziyorum, eksilmesin diye hayalin ,
En kötüsü ne biliyor musun
Artık her aşka inanmıyorum.
Yeter sevme dedim kendi kendime
Ama yine de unutamıyorum gülüşlerini,
Eski resimlerinde hala yine.
İçimde geniş bir boşluk
Mecnun gibi çöllere düşmüş gibiyim,
Artık biliyorum dönmeyeceksin
Dönmeyeceksin biliyorum
Anlamayacaksın beni
Arkana bakmayacaksın bir daha.
Bu sana yazdığım son şiirim desem
Bu son şarkım
Yalnızlık senfonisi
Sarı gölgeler altındaki yalnızlıklar...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder