İçten sımsıcak gülüşlerin ışığında uyanırdık
İzini sürerdik gökkuşağının yorulmadan
Gölgesinde uzanırdık, bıkmadan,
Sesini duyardık yağmurların
Dalgalı gözlerin en derinlerinde,
Mavilerini giyerdik gökyüzünün, sancılı yüreğimizin üzerine
Ay ışığı fısıldarken pencerelerimize
Gölgesinde uyurduk
Düşlerden seslenen serin ırmaklar akarken yüreğimize.
Uykusuz sancılar yüreklerde tutsak şimdi
Zifiri karanlığın en gerisinden gelen
Kara bulutlar içinde bir yolculuk,
Ötelerden öteye bir türlü ulaşamadığımız,
Gecelere yoldaş odalarda birikmiş ağrılar/sancılar
Çoğaldıkça çoğalıyor günahları
Döküldüğü yeri unutan, bir ırmağa akıyor içimizden.
Son uykularım kırılgan bugünlerde
Ay ışığının fısıltısı duyulmuyor dar pencerelerden
Sesini duyuyorum sadece dalgalı denizlerin.
Seriyor tül perdelerini ovalara hırçın rüzgarlar.
İki kapılı bir han mı yoksa yaşadıklarımız
İçi taşlı bir kuyumu bizden alacaklı ömrümüz
Uzak denizlerde bizi bekleyen bir umut vardı oysa
Bildiğimizi sanıp ta bilmediğimiz.
Çöllerde kurutuyoruz kalbimizi, orman sandığımız yerde beslediğimiz
Karanlığın dilleri uzanıyor yüreklere, görüp te göremediğimiz
Bilmediğimiz sancılar kaldı bize
Naftalin kokan sandığımız,
Çeyiz sandıklarında sakladıklarımız.
Delik deşik anılar aklımda takılı, bağışlayın
Koparamıyorum şimdi sizi yüreğimden
Düşlerden seslenen
Zamanın anlamını çalıyor birileri zihnimizden.
Uzuyor perçemli ayrılıkları, duvarları sırsız hayatın,
Görünmez oluyor anılar, gökyüzü ummanından
Ay düşüyor bacalara karalarla yoğrularak,
Yıldızlara bakıyor şimdi hüzne açılan pencereler
Umutlar ağlıyor , çığlık çığlığa çaresiz
Beyaz bulutları kararmış gökyüzünün
Ay karanlık
Fısıltısı duyulmuyor dar pencerelerden
Ay uyuyor...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder