30 Ekim 2020 Cuma

Kırlangıç zamanı

















Yağmurun elleri uzanıyor şimdi paslı kilitli kapılara  

Vuruyor pencerelere tıkırtıları yaprakların  

Çarpıyor yüzüme birden, buğulu esmer bir rüzgar  

Gökyüzü çığlık içinde, güz fırtınası olsa gerek, 

Kapkaranlık gri bir deniz, bulutlara değen. 


Dışarıda yağmur var  

Her zamankinden başka bir şey var  

Biraz kahverengi, biraz kırmızı, 

Bir avuç uçuk gri bir mavi

Sönmüştü sanki gökyüzünün bütün lambaları.  


Soluk soluğa uyandığımda sabaha

Kırlangıçları düşürdü pervazlarıma

Bir veda busesiydi bu sanki cama vuran kanatları

Göç mevsimiydi galiba, üşüdüm

Kırlangıç hüznü bu olsa gerek.  


Şimdi düşüyorum, düşlere dala dala

Yüreğim kor, dudaklarımda esrik bir ayrılık şarkısı

Göç vakti, kırlangıç zamanı

Okşuyorum kanatlarını uçkun kuşların

Kederli masallar anlatır gibi, sanki bakışları kırlangıçların. 


Yağmurlu bir şehrin uykusuz yolcuları kırlangıçlar

Islanıp geçtiler saçak altlarından ıslık çalarak

Güneşi selamlayıp son defa,

Geçmiş yazdan kalanları kanatlarına alıp

Gökyüzünün ummanında kaybolup gittiler

Çekip gittiler bilinmedik yerlere, sağanak yağmurlarda,

Duyulmaz oldu çığlıkları gökyüzünü hüzne boğarak. 


Ah şu kuş gölgeleri nerde siniz

Ah şu kuş yuvaları

Uykularda mısınız ?

Kahverengi mor yalnızlıklar getirin bana

Kırıldım dal budak, dökülüyorum yaprak yaprak

Özlüyorum sizi,

Özlüyorum kırlangıç zamanını. 

Nerde siniz, bekliyorum sizi...


28 Ekim 2020 Çarşamba

Hüznümüz sonbahar



Hüznümüz sonbahar  

Ağaçlar bir hayli perişan bu günlerde  

Şarkılar bile hüzünlü çalıyor artık  

Rüzgar ıslık çalar gibi fısıldıyor kulaklarımıza  

Yüzünde bir gülün yorgun yaprakları  

Yanaklarımıza düşürerek gölgesini  

Serin bir yelin izlerini bırakarak  

Ufak acı bir tebessümle güler bize, 

Gelir ardın sıra döke döke yaprakları. 


Meğer ne çok anlamlar yüklemişiz

Böyle çıka gelmiştir aslında  sonbahar hep

Kahverengi, mor, sarı yalnızlıkları toplayarak

Gelir uzanır göğsümüze, yaşantımıza

Bir elinde karanfil

Bir elinde Hüzün

Dayanır kapımıza...


Diyemedim



Yüreğimde yaram var, sanki acı veriyor binlerce hançer  

Yaralarını kanatıyorum alev alev yokluğunun  

Bütün ırmaklarının suyu çekiliyor yüreğimin  

Sessiz kaldı, sessizliğinde ruhum, bir hüzün kapladı içimi, 

Aktın yağmurlara karışıp gittin  

Boğazım düğümlendi gitme kal diyemedim.  


Ansızın çıkıp gittin gözlerimdeki yaşlarla bırakıp beni

Oysa düşlemiştim dizlerinde yatarken kendimi

Cemreler düşerdi içimize, yüreğimizi sara sara

Dalıp gidiyorum ötelere uzaklara şimdi


Akşamdan kalma bir şarkı ağzımda

Seni arıyorum rüzgarların çığlığına karışarak

Soluğumda tükettim nefesimi

Kaskatı kesildim durdum öylece

Çorak topraklar gibi kasıldı yüzüm,

Uzandı yine ellerim, mavilere tutunarak bir kırlangıca,

Ama, gittin

Bir kırlangıç hüznü ile, gitme kal diyemedim...



Avuçlasam

 


Alsam başını iki elimin arasına, 

Avuçlasam  

Öpsem alnından   

Tekrar tekrar defalarca...


27 Ekim 2020 Salı

Yarına bırakmadan



Örselenmiş puslu bir yaşam  

Kuruyan bir çiçek gibidir zaman, 

Koluna girip yürüdüğün hayat  

Çığlık çığlığa kaçıyor senden.. 


Haydi uyanın çocuklar  

Kaynaklarından fışkıran sular gibi coşun 

En çok özlediğiniz şeyleri

Yarına bırakmadan...


Hüzünlü bir resim
















Dar bir mevsimin içinden süzülerek geçiyor, ruhum  

Hüzünlü bir resim çiziyor aklımda seni gece  

Islak ıslak vuruyor göğsüme  

Boşlukta sallanan kırık bir dal gibi yüreğim...





26 Ekim 2020 Pazartesi

Benzi kaçık zaman



Yaşam gittikçe incelen, ince bir çizgi  

Akıp gidiyor, benzi kaçık kızıl bir denizde zaman, 

Başı göklere değen  

Kocaman kesici sarı başaklarını kucaklayarak  

Sapsarı kum taneleri gibi avuçlayarak  

Delik deşik anılar bürüyerek anlımıza  

Ekip biçiyor hasadını  

Sessiz rüzgarların çığlıklarına karışarak,

Ve, ardına bakmadan gidiyor

Hiçbir şey söylemeden hayat...


Cumhuriyetin nefesi



Zifiri karanlığı ortaçağdan aşırıp gelenler var  

Güneşi çamura sıvamak isteyenler var  

Yıldızların gözlerini bağlayanlar, 

Zamanı adım adım geriye sarmaya çalışanlar var, 

Köşe başlarını tutan eşkiya sürüleri  

Malımızı, mülkümüzü kaçıranlar var.  


Ya gençlik kaçarsa,  

Varsın kaçsın demek yok. 


Şafaktan süzülen şu ize bak, sıradan değil bu

Yağmurların ardından sızan şu ebemkuşağına bak

Yüzyıllık öykümüzün, bağımsızlığımızın renkleriyle dolu

Beynimize kazınmış bir kere, sokak lambaları değil ki söndüresin. 


Gölgeler bizim

Güneş, ay ve yıldızlar bizim,

Şu asmalardan sarkan sarı, mor, kırmızı üzümlere uzan

Nar tanelerini avuçla

Hepsi bizim. 


Bandırma gemisinin geldiği yöne bir bak

Köpük, köpük, duman, duman eriyen şu dalgalara bak,

Nasıl da yükseliyor selviler, bulutlara değiyor

Yağmur olup yağıyor,

Sel olup akıyor Samsun' dan Anadolu' ya. 


Avuç avuç biz saçarız bu topraklara tohumu

Sularız besleriz tomurcuklarını, filizlenir orman oluruz,

Bu yurt bizim çocuklarımızın

Gümbür gümbür gelen, gözleri çakmak çakmak. 


Bir rüya, bir baş dönmesi değil bu

Duyuyor musun ey sen, adımlarımızın seslerini

Yeni çağlara yürüyorlar çocuklarımız

Coşkuyla, umutla, dirençle, inançla

Ha patladı, ha patlayacak işte bu yanardağlar...


Seni beklerken
















Seni beklerken kim bilir kaç yıl geçti  

Kaç şiir yazıp besteledim  

Duyarsın belki beni diye, çalıp söylediğim  

Kaç kere gecelere vurdum kendimi  

Kaç kere açmaya hazırlanan  

Çiçeklerini suladım  gönlümün. 


Seni beklerken  

Bir çizgi, 

Bir çizgi daha belirdi yüzümde,

Kar gelir ayaz vurur bağrıma

Ömrüm yeter mi  bilmiyorum

Seni sevmeye, 

Seni beklemeye...


25 Ekim 2020 Pazar

Alevden tomurcuklar















Şafağın uykusundan nazlı bir sabah uyanıyor avuçlarımda  

Dudaklarım yanıyor sanki gül alevinden kaçırılmış  

Yanaklarıma düşüyor gölgesi aşkın  

Uzanıp duruyor şimdi saksılarda begonviller  

Okşuyorum incitmeden yapraklarını, alevden tomurcuklarını.  


Yüreğimdeki yağmurlarla bir ırmağa akan  

İçimde yeşeren kırmızı gülleri topluyorum  

Rüzgara savrulan kızıl tomurcuklarını,

Yağmurun yağmadığı çöllerde, kana kana suyunu içtiğim pınarın

Nazlı çiçeklerini topluyorum baharın. 


Gül gibi güneş oldun, ufukta beliriverdin birden

Ansızın çıkıp geldin bütün engellere rağmen

Uçup geldin bir kuş gibi

Bir sonsuz mavi çizip yüreğime

İçimdeki yaraları kanatarak geldin

Alev alev yeniden tomurcuklanan aşkın. 


Ve.....

Rüzgarların uğultusuna karışıp kaybolup gidiverdin yeniden

Beyaz papatyalarla sarılmış yüreğimden birden,

Zemheriden bir çığ çarpıyor usumun gergefine şimdi

Ateşler düşüyor, alevden tomurcukları patlıyor içimin

Utangaç bir mavi süzülüyor gözlerinden, yanağına süzülen

Hafiften bir rüzgar, bir şarkı düşüyor dudaklarıma

Bir yangının külünü yeniden yakıp gittin.


24 Ekim 2020 Cumartesi

Sevgiyle sarıl



Bir kere sarıl sevgiyle yeter ki bana

Bir duru suya düşmüş gibi yüreğini sal

Serpilir büyür bir gün belki

Sonra çiçek açar sevda yeniden...


İhtiyacım var



Çok ihtiyacım var sana  

Başımı omuzlarına yaslamaya, 

Yüzüne,  o mavi gözlerine  

Çok ihtiyacım var  

Gülüşüne...




Alabildigince sevdalı



Yüreğinize ektiğiniz gülleri iyi besleyin  

Sevgiyle sulayın dibini  

Sonrası mı; 

Bir serinlik duyarsın taa yüreğinde yankısını  

Bir şarkı ile karışık göğüs kafesinde  

Ilık bir rüzgar eser aniden iç dünyanda  

Alabildiğince dalgalı  

Alabildiğince sevdalı...


Ninni gibi












Her akşam gün batımlarında başlar ağrılarım  

Yokluğunu duyarım, içimde bir sızı, 

Esen bir yel alır götürür beni  

Denizin kokusuna, tuzuna  

Yosunun yeşiline  

Yıldızların loş ışıkları altında  

Dalgalara çarpar gözlerim, 

Yakamozda ninni gibi sallanan Ay'ın uykusunda

Yine sen yoktun...


23 Ekim 2020 Cuma

Soluk soluga












Güneşe tırmanan bir tomurcuk olmak  

Filizlenmeye boy atmak isteyen, bozkırlarda  

Gitmek doruklarına gökyüzünün  

Uzanmak, denizler kadar masmavi, bulutlara  

Dokunabilmek yağmurlara  

Çoğaltmak ırmakları  

Katışmak hayata

Soluk soluğa....


Öyle iste



Değişir yönü kuşların bir gün  

Bir yolculuk başlar bilinmez uzaklıklara  

İçimde bir burukluk, bir hüzün baş gösterir  

Akşamın alacasına saklanan  

Bir solukta aynalara düşer yüzüm.   


Yeni bir mevsim çıkagelir, pek yakın  

Göz kırpar savrulan rüzgarlarla, yağmurlarla güz bize,  

Biri biter öteki başlar sancılı yarınların

Hazan mevsimidir, yaprakların döküldüğü

Öyle işte,

Bu yüzdendir benim hayıflanmalarım...


22 Ekim 2020 Perşembe

Geceye kalan


















Bir hasret uğultusu kulaklarımda  

Hece hece çiçekleniyor varlığın ruhumda  

Bu gece seni düşleyerek, 

Dudaklarımda bir sevda şarkısı seni çağırıyor  

Bak, nasıl da sevişerek akıyor martılar, 

Kuğular gibi  bulutlardan süzülerek  

Bakışlarını çiviliyor güneş, kızıla boyayarak denizi

Yayılıyor ortalığa yosun kokusu siner içime

Gölgesini düşürüyor sulara, son sözünü söylüyor yıldızlar ve ay

Devriliyor uykuya güne saklanan son gülümseyişler...



Yeniden









             









Bazen zor olur geri dönmek  

Ger dönmek anılara, 

Bazen terk edip gitmek gerek   

Bu diyarlardan uzaklara, 

Güneşin hiç batmadığı yerlere  

Mavilerin hiç yok olmadığı  

Karanfil kokulu çiçeklerin hiç solmadığı

Başka diyarlara gitmek gerek

Ardına bakmadan,

Bazen yeniden başlamak gerek

Hayata

Başlamak gerek yeniden

Umutları yeniden yeşertmek için 

Yeniden sevmek için...


21 Ekim 2020 Çarşamba

Sarı kırıntılar



Meltemler esiyor vuruyor yanaklarıma  

Sarı kırıntılar halinde düşüyor yapraklar  

Dudağımda titremeler  

Düşler denizinde kavruluyor, yüreğimdeki ürpertiler...




Hala


















Sakın hiçbir şey sorma bana  

Sevgimi incitmek istemiyorsan sus artık  

Kendime küsmüşüm zaten bir çocuk gibi  

İçime çekilmişim,  

Kokunu biriktiriyorum hala yüreğimde nefessiz  

O yüzdendir hala seviyorum seni...



Yavru kedi

















Bak koşarak yine gelip şiirlerime daldın  

Bütün bulutları dağıtıp geldin, mırıldanarak yanıma  

Bilmediğim yerlerden, renkli rüyalardan uyanıp koşup geldin  

Göğsümde uyumaya  

Bebekler gibi...



Siir kusları












Aşkı doğuruyordu o derin mayışmalar içinde deniz  

Mavi çekiciliği ile, 

Kırmızı gülümseyişler içinde akşama akan  

Alnından öpüyordu sanki şiir kuşları  

Kızıl gül yaprağının...



20 Ekim 2020 Salı

Düstür içimizde kırılanlar

















Bir hüzün çöker bütün ağırlığı ile geceye  

Sessizliğim boğulur nefessiz kalır ruhum  

Uzun bir karanlık iner dudak aralığından, gülüşü tamamlanmayan  

Buz gibi donup kalırım bakışlarım eksilir  

Kaybolur, kırmızı, mavi, sarı, yeşil, beyaz renkler  

Savrulur durur düşlerim, çoğalır gittikçe ayrılıklar. 


Yığıldıkça yığılıyor içimde düş kırıklıkları

Acının damarına bastıkça basıyor hüzün,

Ne desem boş kaybolup gitmekte hayallerimiz

Gömülmüş gri köpüklere düşlerimiz. 


Sevdalar tutuklu yüreklerde, çıkış kapıları kilitli,

Ay doğmaz, güneş açmaz, gece ağlar, deniz sessiz

Sürdükçe sürüyor akşam sancıları, tüttürdük hep bacaları hüzünle. 


Düş kırıntıları biriktiriyorum uykularımda

Yasak sevdalardan, benden uzak

Bir karanlık içinde depreşen bir sızıyla

Yine de hançerini saplıyor hüzün, sözümü tamamlamadan...


19 Ekim 2020 Pazartesi

Kederli ayrılıklar



Yırtıldı gökyüzünün perdesi orada değildi yıldızlar  

Sağa sola çarparak çırpınıp duruyordu ay  

Acımasız ve sonsuz derinliklere akarak, 

Taşınıyorum dün geceden beri ben de, kendinden hiçliklere.  


Bana el ediyorsun karşı sahillerden, buğulu bir boşluktan gelen sesinle  

Yeni bir hüzün doğuruyor gece, sönmeye yöneliyor aşklar

Koyu mavi, kırmızılığa bulaşıyor şimdi dudaklarımda ayrılıklar


Yaşamdan hep alacaklı gidenler, bu kederli sevdalar

Öyle bir ayrılık işte benimkisi, boş kaldı çerçeveler, kadük kaldı hatıralar, 

Ve hiç konuşmadan çekip gider, zamanı aşındırarak çoğalan özlemler,

Delik deşik eder düşleri, örselenir bedenler. 


Hangi rüzgarlar uzaklardan alır getirir bana nefesini

Yalnızlığın kıyısında sızlanan şarkıların sesini,

Soluk soluğa tutuşuyor, içimde kızıla dönen arzular

Yine de salıyorum yüreğimin denizlerine, çıtası kırık yelkenlileri

Neresinden geçer gece ateşinde, ısınan aşkların

O bembeyaz köpüklerini ne zaman üfler, yunduğum denizlerin...


Gitmek bazen



Yollara düşmektir, 

Ne aradığını bilmeden, kimi zaman  

Özlemektir, 

Çocukluğunu  

Gençliğini  

Geleceğini. 


Kaybettiklerini aramaktır gitmek  

Umutlarını

Anılarını doldurup bir bavula

Yollara düşmektir,

Bazen

Uzanmaktır kendinden uzaklara. 


Bir yolculuğa çıkmaktır bazen, içimizde

Göçebe bir sevdalı gibi,

Ruhun derinliklerine inmek

Büyümektir,biraz büyütmektir sevdaları. 


Uçmaktır gitmek 

Bir gökkuşunun kanadında mavi derinliklere

Ulaşmak rahvan atlar gibi gökyüzüne bazen. 


Hasret duymaktır 

Sevgiliye

Kahkahalarına

Gitmek bazen. 


Yaşadığın şehirden gitmektir bazen

Hayallerimize ulaşmak için

Yasaklanmadan,

Sessizce çaktırmadan

Şafağı doğuran

Karanlığın sustuğu yerlere...


18 Ekim 2020 Pazar

Göç mevsimi degildi oysaki



Üstüme kapanan gecenin karanlığı korkutmuyor beni artık  

Paslı kafesler içinde boğuştuğum bir hüzün dolanıp duruyor ruhumda  

Silinmeyen acıların adını yazmışım yüreğime, kazımışım göğsüme, 

Derin bir kuyunun içinde büyüdüm, karanlık ve susuz  

Kimi gün güne hasret çırpınıp durdum demirli pencerelerde.  


İçimde kırılmış bir yaşamın izleri var  

Yüreğimde yankılanan kayıp bir ezginin nefesi var

Haykırışları duyulan göğsüme inen ağrıların acıları var

Çaresizliğimin güneşe açılan dar kapılardan taş kesilen sızıları var


Bitek dikenler sarmıştı her yanını yaz bahçelerinin

Umudun tükendiği bir mevsimde kanat çırpıyordu, kanadı yaralı kuşlar,

Bir bir soluyor çiçekleri yüreğimin, kırmızı gülleri,

İçimin hangi kuyusunda boğuldu umutlarım, bilmiyorum

Oysa ki uzatmıştım elimi yeniden göğe, gücüm yetmedi

Bulutlar arasında bir serap gibi görünüyordu güneşin gözleri. 


İnce uçlu kızgın iğnelerle dağlanıyor onca yıllık ömrüm

Uzak artık bana gökyüzünün mavi derinliklerine karışmak,

Göç mevsimi de değildi oysaki

Dolup dolup boşalmaya başladı içimden zaman...


17 Ekim 2020 Cumartesi

Sesini arayan yüregim

















Çırpınışlarım kırık buğulu bir ayna  

Acımasız ve korkusuz sırlı derinliklere inen  

Yüreğim karmakarışık paslı bir kafes  

Karanlık bir dehliz, dipsiz bir kuyu gibiyim.  


Ruhum bağbozumlarını özler güz yapraklarından süzülen  

Gözlerim uzak denizlerin sularının döküldüğü yerde

Sızan damlalarıdır, damıtılmış gök bulutlarından yüreğime sızan


Taşınıyorum acılarla günlerden beri kendi içime, derin izler bırakarak yüreğime

İsyan ediyor şiirlerim paramparça yorgun düşlerimde

Hiçliklerle dolu gövdem, gölgeleri yırtıyor sesini arayan yüreğim,

Günbatımlarında kızarıyor akşamlar, rengini atıyor zaman

Yürüyorum loş sokaklarda, hayallerimi yanıma alıp

Kaybolup gidiyorum, yılgın, yorgun, hiç bıkmadan

Boğuluyor yüreğim, sesini ararken o derin çıkmazlarda...


Eftelya



Duyurmak o kadar kolay mı sana içimdeki çığlıkları  

Yollara çıkıyorum bu gece  

Bir hayalin rüzgarına kapılıp gidiyorum  

Üşüyen düşlerimi serpiştiriyorum yıldızlara,   

Ay siniyordu kuytularda

Bir şarkı tutturmuşum Eftelya

Seni arıyorum

Sensizliğin denizinde,

Şafağı bekleyerek...


16 Ekim 2020 Cuma

Öteki yarınlarımız



Yıldızlar pırıl pırıl aydınlık, havada salkım salkım asılı  

Karanlığı delen bir ihtişam var gözlerin gibi  

Gülüşlerin, sevdaların, umutların, yarınlara yansıyan.  


Çevir bakışlarını hemen aynalara bak, 

Varsın değişsin anlımızdaki çizgiler zamanla  

Çok uzaklarda kalsa bile, 

Hala duruyor anılarımız

Başımızda yorgun, çılgın bir rüzgar, delidolu esiveren. 


Bir düşün girdabına kapılmış gibiyim

Hissediyorum, çiçekler damlıyor parmaklarımızdan

Bir avuç su gibi serpilip duruyor gülüşler. 


Ben sadece eskimiş bir çocuğum bugün

Üzülme, ardımızdan gelmekte öteki yarınlarımız,

Seni ne kadar geç bulursam bulayım, o kadar çok seveceğim

Yaslanıp duracağım bağrına senin

Yüzyıllık bir genç çınar gibi...


Ay zamanı



Dudaklarımda durmadan esen hafif bir rüzgar  

Hercai yalnızlıklar içinde, yıldızları tek tek gizliyor bulutlar  

Bir yağmura yakalanıyor düşlerim  

Uzak mevsimlerin kokusunu soluyarak  

Yağmurun hüznünü bölüşüyor pencereler, 

Şimdi ay zamanı. 


Nasıl bir şeyse sevmek  

Uzak denizlerde herhangi bir damlayım sanki

Nasıl hırçınlaşıp nasıl durulduğunu bilmeyen,

Yalpalayan tedirginliklerle, arayıp durdum yüreğimin gelinciklerini

Cemrelerin düştüğü yerde, kıpkırmızı gülüşmeler içinde

Dolunay gecelerinde.  


O şarkıyı yeniden duymak istiyorum

Taşlaşmış uykularımı darmadağın eden gecelerde ,

Bak gökte

Şimdi ay zamanı, kadeh kadeh şarap sunuyorum yıldızlara

Yaklaş biraz yanıma, dokunup koklayayım saçlarını 

Efil efil esen rüzgara karşı, geceye,

Şimdi ay zamanı. 


Gün varsın sonlansın

Bak şimdi biz nasılda gecenin güneşiyiz

Geceyi boyamak var önce aydınlığa bir tutkuya uzanmak var,

Dinle, kıyılar boyu durmadan dövüp duruyor dalgaların sesini

Hummalı taze yosun kokuları yayılıyor ortalığa

O deniz mayışmalarının soluk alışverişlerini sanki duydu gece,

Avuçlarımda bir suskunluk, dudaklarımızda bir kuruluk

Şimdi ay zamanı. 


Ay ortaya çıkar birazdan

Nasıl olsa incelir biraz, sonra yırtılır gece

Dokusunda için için bir sancı başlar sürer gider

Bir yıldız kayar üstümüzden iz bırakarak geçer gider

Vurur yüzümüze birden ay ışığının morluğu

Süzülerek alnımızdan, dalar gecenin koynunda uykuya,

Şimdi ay zamanı...


14 Ekim 2020 Çarşamba

Güz sarmalı



Burada yaz tükendi artık, dalında kurudu kızılcıklar  

Grileşti bu sabah her şey sen yoksun diye, 

Soluğum esiyor soğuk soğuk, dudağım buz kesiyor   

Buzlu bir gövdeye çarpıyor buğulanıp, serin rüzgarlara karışarak.  


Hüzünlü bir sis bulutu serpili uykularım  

Acıya bırakıp gitti beni sevdalı masallar  

Kimisi çıkıp gitti, kimisi öldü gitti

Kendi gölgelerini düşürerek yüreğimin büklümlerine. 


Bir tek derdim bu değil benim 

Kaç şafak küstürmüşüm meğer, takmamışım hayıflanmalarına

Kim bilir Ekim bana iyi gelir diye düşünmüşüm,

Ihlamur kokulu akşamların birinde

Ellerim uzanamaz, dokunamaz oldu yıldızlara

Avunamaz oldu, o artık bildik sevdalar. 


Güz rüzgarları esiyor şimdi

Hüzünde senden kalan bir anı işte.  


Ben her gidişinde kendimi kaybettim ıssızlıklarda

Sakladım binlerce kez nefesimi, orada bulurum seni diye

Kimseyle paylaşmadım çektiğim yalnızlıkları

Alışamadım bir türlü belki bir gece gelirsin diye

Bir aşk şarkısının nağmelerine sarılarak. 


Akıp gidiyor kızıl bir güneş, gölgesini düşürerek denize

Durmadan körüklüyor kadehleri, oynayarak gecenin ayarlarıyla,

Sol yanıma konduğun günden beri, hep aynı kokun duruyor.  


Sen uzaklarda öyle duruyorsun

Bense içime gömülüyorum, içime gömüyorum seni,

Bilmiyordum başka yönlerin yolcuları olacağımızı

Tükendi birden zaman, şimdi vapur düdükleri siliyor anılarımızı...



13 Ekim 2020 Salı

İste böyle bir asktı benimkisi



Ellerinin kokusunu hatırlatıyor bana bu begonyalar  

Gözlerinin derinliğini, yüreğinin inceliğini  

Gelincikler gibi dudak uçlarında kırmızı bir iz  

Gökyüzü gibi apak mavi, güz dalları gibi narin  

Bir bulut gibi yumuşak dokunuşlarını hatırlatıyor.  


Yükle yüreğime gülüşünün mor hayallerini, bekletme beni, 

Ben hep böyle sevdalandım, hep böyle gömdüm uykularıma seni

Sökün ediyor sevda yeni baştan, tükendi yüreğimdeki sancılar 

Koynuna sığınıyorum, bir gökçe ormanının derinliklerinde. 


Gece yarısında, eski yağmurlar şarkı söylüyorlar pencerelere vurarak,

Bizi gözetleyen ateş böcekleri hala aşktan söz ediyorlar bak,

Mavi sulara düşerek gölgesi, halka halka dağılıyor ortaya çıktığında ay

Son sürgünün ucundan nasılda arzuluyor aşkı yıldızlar. 


Yazdığım her şiire senden birşeyler dolduruyorum

Gözlerini, dokunuşlarını, nazlanışlarını

Gölgenle didişip duruyorum perdeyi aralayıp aralayıp geceler boyu

Çoktan doldurmuş yükünü bulutlar, maviyi uykuya yatırarak. 


Gün ışığı daha sevimli vurmaya başlıyor anlıma, anlıma

Taşıyor geceden sabaha kalan şarkıları

Büyüleyici derinliğine aşkın, sarılışları içinde

Öksüz bulutların, kuytu sevdaların son tanrıçası gibi. 


Sana söylediğim şarkılar eskir, dolandıkça dilime azar azar

Damağımda bir burukluk, bir kuruluk başlar

Damarlarımda şarap rengi bir aşk filizlenir

Lavanta tarlalarında dikbaşlı papatyalar gibi

Bir kaybolup, bir görünen firari bir bulut gibi

Hep sen varsın bu düşün içinde, hep sen. 


Yine vuruyor sol yanıma bir tokmak, göğsümle yürek arasında

Kalbim kapalı kutu, en kuytu yerinde yaşıyorsun

Şu kızıl ufuğa bir bak, çizilen resimler hep aynı

Üstünü örtüyor ay sevdalı gülümsemelerin, aşkı küstürmeden.  


İlk ayılışı bu tutkunun çırılçıplak uykulardan

Dilimde kaldı bir sarı sıcağa sarılıp söyleyemediklerim,

Yürüyorum şimdi sarhoş ıslıklarımla, uyuştura uyuştura geceyi,

Biraz delice özleyiş, biraz ayrıksı sevdalardı

İşte böyle bir aşktı oysa benimkisi...


Mavidir umudun resmi




Mavidir umudun resmi arkadaşım, 

Şarkısını mırıldayalım zaman zaman, 

Sevdaları çoğaltalım, tütün kırar gibi el ele,  

Dikenli tellerle örülü bile olsa  

Kırmızı güllere dokunalım, gökyüzünde yıldızları arayarak. 

Özgürlük gülecek aydınlık yüzüyle bir gün. 

Hadi bakalım, sende hazır ol arkadaşım  

Lacivert bir karanlığın içinde,

Gözlerini kapat bir an 

Umudun türküsünü söyleyelim

Sessizliğin şiirini okuyalım

Haykıralım doğacak güneşe karşı hep birlikte...


Gecenin içine



Rüzgarı düşürüyorum anlıma  

Esip duran rüzgarı. 

Buz gibi bir havayı çekiyorum içime  

Gökten inmiş bulutlar çevremde  

Kocaman bir gövde gibi uzanmış  

Sisli bir gecenin içine...



Dönmeli geri



Zamana türkümü söyledim; 

Tan vaktinde gitmedi  

Yıldızlar sönmedi zamanında  

Sabah gelmedi  

Güneş doğmadı, 

Dönmeli geri, dönmeli...


12 Ekim 2020 Pazartesi

Leke



Yara almış bir gökyüzü  

Şimdi güz rüzgarları esiyor   

Darmadağın yapraklar  

Boş bir bahçede ahşap bir masada   

Bırakılmış  

Bir fincan kahve

Bir kitap.  


Soluk soluğa hırçınlığıyla

Firari bir rüzgar vuruyor 

Dağılıyor ortalığa kokusu

Kahve ve yaprakların,

Lekeleniyor şiirler...


Atlas



Göğün atlasını toplayıp  

Yağmuru kuşanıyorum  

Issız, kurak başak tarlalarına   

Senden göller örmek için...



Begonya



Dışarıda sancılı bir bahar  

Gıcırtıyla gerinerek, açılan bir pencere  

Begonya çiçeklerinin tozlaşma zamanı, 

Rüzgarın taşıdığı ince ve derin  

Bir sis indi yanıma, 

Bir tuhaflık sardı beni birden bire. 

Gözlerimi saran bir pus 

Bir garip morluklar bıraktı

Sır verdi al bir mora,

Bir kaç damla gözyaşı düştü..


Nedendir  hep aynı 

Bir anlam veremedim

Dibi gözyaşlarıyla sulanmış,

Begonyaların ağlamasına...


Mehmet Bengi Photography

11 Ekim 2020 Pazar

Gözler diyorum












Birazdan görünür

Gökyüzünün kandilleri 

Bir yağmur ormanı gibi

Uzanır sızar gözlerine.


Nisan 'da gelip geçti

Bir yağmur beklentisi özlemiyle,

Denize hasret

Ne çok masal birikmiş gözlerinde.


Kapatma ne olur gözlerini

Düşüyorum dipleri kurak kuyulara,

Duyuyor musun sesimi

Gözlerin diyorum,

Karanlıktan aydınlığa çıkmalıyım

Mavileri giyinmeliyim.

Ne olur;

Yağmurları ver bana

Gökkuşağı senin olsun...


Nedendir bilmiyorum;

Nisan rüzgarlarını bekliyorum

Buğulanmış soluğuyla 

Yağmurları üfürsün 

Gözlerinden gözlerime

Belki de

Aşk sarmalını bekleyen

Sarmaşıklar beslensin diye...