30 Eylül 2020 Çarşamba

Hikayesini arayan siir












Yollara düşüyorum bir diken sızısı gibi yüreğimle

Bir yol hikayesi arıyor şiirlerim, köşe bucak kaçışan imgeler arasında

Her gece yeniden başlıyor sayıklamalarım

Ben yine o mavi şafağı bekliyorum, beni uzağa taşıyan şiirlerimle. 


Bakir umutların ötesinde yüreğimi kelepçeleyen, dokunuşlara uzanıyorum

Kuşları havalanmış bir bozkıra

Bütün sözcükleri yolluyorum, sabahı beklemeden. 


Yağmurlarla dalaş, ıslanmış tümceler araklıyorum

Vuruyor beni suları yutan yalnızlıklara, serin iklimlere

Yıldız tarlalarına, bambaşka bir yolculuğa akıyorum

Bir fırtınanın içinden kaçıp, bir başka fırtınaya yakalanıyorum,

Üşüdüğümü hissediyorum bir çocuğun hüzünlü gözlerinde. 


Bir başka baharlardan, sevdalardan harfler dileniyorum

Başlangıçlara dönüyorum, bazen başlangıcın başlangıcına

Şiirler öyküler yazmak istiyorum birkaç sözcükle seni anlatan

Koparıp koparıp buruşturup atıyorum sayfaları, köşe başlarına

Hiçbir çatlağı doldurmuyor, öteki günlere muhtaç kalıyor gün

Adresini arıyor yeşil gözlü turuncu dağların arasında imgeler. 


Sarı şarkılar söyleyen sonbaharda, kurumuş yapraklar arasında

Ayıklamaya çalışıyorum yavaş yavaş bu akşam, şiirlerimi

Düşe kalka gereksiz bir imlayı yok etmek için didinip duruyorum

Bir daha bir daha anlamsızlıklara sığınıyor şiirlerim. 


Öyle bir çemberim işte, dönüp dolanıyorum kısır döngüler içinde

Yatalak aynalara düşüyor yüzüm

Yoruldum, anlımda burukluk, gözlerimde toz bulutları,

Kimden ödünç alırım bilmem tümceleri

Hikayesini arayan şiirlerime...


29 Eylül 2020 Salı

Yorgunum



Unutulmaya yüz tutmuş bir eski resim gibi albümlerden

Belki yüzyıllar öncesinden geliyorum 

Yorgun bir yüzle sana,

Sonu olmayan çok yollar eskittim

Ne mücadelelerden geçtim, savaştım bilinmezliklerle

Erittim yarını olmayan saatleri, yıllarca süren

Zemherilerde kavruldum, sürüyerek götürdüm yorgunluğumu ötelere. 


Havuz problemi gibiydi hayatım

Toplayıp çıkarıyorum, çarpıp bölüyorum 

Bir türlü dolduramıyordum içini,

Yorgunluk kalıyor sadece içinden çıkamadığım

Teğet geçiyor yüreğimden sevda,

Bir kirişle ikiye bölünüyor kalbim, acılarıyla, yaralarıyla. 


Bir yol seçmişim kendime,

Yaşamalıymışım, kırık dökük ne varsa

Kabullenmeli miyim yoksa yorgunluğumu, kaybettiklerimle birlikte. 


Gelip geçenler oldu hayatımdan, nereye gittiğimi sormayan

Yalnızlığımı paylaşmak ister belki, içimden geçenleri diye,

Bir sen kaldın halimden anlayan, ama çok uzaklardasın. 


Sana gelmek istiyorum, içimde büyüterek beslediğim sevdalarla

Hayal ederek, çok istediğim hayatı yorgun yüreğimle. 

Uzaktaki, yakındaki tüm anıları toplayıp.

Ama;

Ayaklarım tutuluyor, parmak uçlarımda dikenler, koşamıyorum

Uzaktan geliyorum biliyorsun, çok yorgunum...



28 Eylül 2020 Pazartesi

Bir daha












Tüm perdelerini açsan da dünyanın 

Boşuna;

Çok geç artık,

Onu bulamayacaksın bir daha 

O alışılmamış güzelliğini Eylül'ün...


Nedir ?



Bu kadar uzaklardan gelen nedir ?

Yaslı bir ırmak gibi kendine akan

Hüzünleri büyüterek gelen,

Bir yığın anılar mıdır yoksa adı konulmamış ?

Sızlanıp duran o hüzün tüten bacalardan,

Kayıp yıldızlar gibi, karanlık yerlerden gelen

Bu kadar uzaklardan gelen nedir 

Ağıt gibi, türkü gibi acılarla beslenen,

Bilmediğimiz, bilemediğimiz

İçimizi sızlatan,

Nedir ?


Gittin



İşte koca bir yaz bitti,

Eylül'ü hiç gelmeyecek sanmıştım oysa

Rüzgarları, yağmurları

Kurumuş yaprakları bana bırakıp gittin !


Yine de gelirim



                                       














Şimdi sararmış bir yaprak gibiyim, Eylül'de

Kim bilir belki gelirim sana yine de

Rüzgarların kanatlarına tutunarak

Düşerim yanına sessizce...


27 Eylül 2020 Pazar

Uzaklar


Bir sevdadır uzaklar bir.isyandır umuda  
Tutunmaktır bir dala elini uzatıp yukarılara  
Bir sesleniş beklemektir, çok uzak özlenen diyarlardan  
Belki sarılmaktır olmayan sevgiliye, 
Kokusunu solumaktır derin derin iç çekişlerle.  

Bir özlemdir bastırılmış, yumak gibi çözmektir yolları  
Hayal etmektir, umutla beklemektir nice gelmeyenleri, 
Kimi zaman ırmaktır coşkuyla akan
Kimi zaman sakin bir mavi gökyüzü gibi gülümseyen. 

Sevdadır gökyüzüne saldığımız, rengarenk uçurtmalar gibi uzaklar
Yansımalarıdır içimizde, çığlık çığlığa sessizce kaybolan,
Rüzgarın fısıltısını içimizde hissetmek gibi bir şey derinlerde
Yaşamın hırçın dalgalarında kaybolmaktır, gecelerin ötelerine uzanan uzaklar

Bizi zaman zaman sarmalayan, hayal etmektir bilinmeyeni,
Bir resim çizmektir geçmişteki günlerden
Dudaklarımızın kenarında bıraktığı bir iz,
Anlamlı bir tebessüm ağlamaklı, anılardan kalan
Yüreğimizin derinliklerinde hiç unutulmayan
Adını koyamadığımız bastırılamayan  suskunluğumuzdur, uzaklarda kalan. 

Yükselen bir çığlıktır, bir gecekondudan 
Yükselen bir ağıttır, yürekleri dağlayan, 
Direnmektir her şeye rağmen umutsuzluklara
Kırılmış bir yontudur uzaklar, uzak, kırgın ve yasak...

Yüregimizde

 


Bir sen bilirsin bir de ben

Su olduk, nehir olduk senle

Okyanusa karıştık birlikte.

Başaklar ha doğdu, ha doğacak

Güneş doldururken gözlerimizi,

Bak ellerimiz yan yana yine

Nasılda besliyoruz yazdan kalan sevdaları

Şuracığa, tam benliğimizin onayladığı yerde

Yüreğimizde...


26 Eylül 2020 Cumartesi

Unutma


Bir gün aklına gelirsem, hani bir gece vakti yalnızlığında  
Hani bir ateş düşerse içine, yanarsa yüreğin alev alev  
Bir sızı düşerse, paylaşmak istersen içinden geçenleri  
Sıkışırsa yüreğin ne olduğunu bilmeden  
Bir yalnızlık hissedersen bu şehirde, kalabalıklar içinde  
Beni hatırla, ben buradayım, yanındayım  
Unutma...


Gel


Sen kaybolduğun zaman  
Güz kendi tonlarını yapıştırıyor sol yanıma  
Yeniden başlıyor ağrılar yüreğimde  
Ortalık donanıyor sararmış yapraklarla  
Dur durak bilmeden gece gündüz  
Hadi gel  
Bana sen, 
Eylül yaprakları dökülmeden gel  
Beraber sulayalım begonvilleri solmadan
Teninde erit beni
Kıyıda bekliyorum seni
Hadi gel...

Güz penceresi II


Güneşin batışını izledim dün güz penceresinden  
Seni izledim, 
Bütün güzelliğini sunmuştu akşama sonbahar  
Gidişini izledim  
Eylül yağmurlarında güz yaprakları gibiydin  
Yüreğime düşen. 

Yine bilindik bir şarkısın dudaklarımda  
Yıldızları süpürüyordu saçların rüzgar gibi  
Mavinin ruhuna salıyordu, güz ortasında yağmurlara. 

Bir sevdadır güz penceresinden seni izlemek
Bir türküdür seni maviye anlatmak,
Gün doğumlarında yeniden nefes almak seninle
Yeniden dikmek erguvanları, baharı beklemeden,
Hazırlamak yaza girmeden selvileri. 

Sıyrılıp gündüzün zemheri sığlığından 
Vururken akşam saatlerinde pencereme güneş
Eylül' lü bir güne uğurluyordu, sıcak yüreğimden seni,
Nasıl da gidiyorsun, gecenin sessiz çığlığına aldırmadan
Dünün yaşanmışlığı,günün umudu, yarının bilinmezliğine. 

Güz ortasında yağmur olup yağmak güzel
Sarı yapraklar arasında kaybolmak, gitmek güzel
Bazı şarkılar var ki bizim için çok çok özel,
Koca bir aşktır oysa yaşamakta olduğumuz mevsim. 

Ve geceye soyundu, güz sarısı düşüncelerim
Ayışığı vuruyor şimdi pencereme bu gece,
Yine güz sancısı düştü yüreğime
Sessiz çığlıklarıma aldırmadan
Uçsuz bucaksız mavinin koynundan
Her dalgada biraz derine, derine giden

25 Eylül 2020 Cuma

İsyanım var


Arzularıma egemen olamıyorsam eğer  
Deniz yağmurlarıyla ağlayacağım gözlerinde için için  
İlk adımda unutacağım seni, seni ve dünleri  
Lanet edeceğim karanfil kokulu hayallerime  
En vefasız aşklara, senle geçen yıllara. 

Bir ben kalacağım benim dünyamda  
Evrende şarkımızı dinleyeceğim yalnız, 
Leylim leylim rüzgarlar esecek  
Lanetler savuracak haykıracak alabildiğince
İğde çiçeklerinin solup uyuduğu
Kanayan gül kırmızısı akşamlar inecek
Akıp giden bulanık bir sudan başka
Ne toz pembe bir düş, ne anılar kalacak !

Güz penceresi I


Bütün güzelliğini sunmuştu akşam  
Yavaş yavaş çıkarıyordu üstündeki yazlıkları  
Sapsarı bir ten göz kamaştırıyordu sanki  
Yıldızlarla akşamın geç saatinde güz. 

Yine uçsuz bucaksız bir mevsimin koynundayım, 
Sarıyla buluştu pencereler güneşin gidişiyle  
Islık çalıyordu rüzgar, dökülen yaprakların uyumuna  
Sarı rüzgarlar vurarak şimdi yüzüme  
O tatlı sesiyle geliyordu Eylül. 

Dinledim ruhumu inceden inceye, göğsümden yüreğime doğru
Hayatın renkleri sadece gri değilmiş meğer
Dün gibi şimdiki zaman, yine sarhoşum güz penceresinde,
Bulutların arasından rüyalara daldım aldırmadan
Dinledim ruhumu yeniden inceden inceye
Bir ılık güz rüzgarı vurdu sanki, senin kollarından esen. 

Her şeye rağmen yine de gülümsüyorum
Güzden kalma düşlerimde, bir sabahçı kahvesinde,
Aydınlatıyor yine etrafımı ateş böcekleri
Uçsuz bucaksız sarı yaprakların koynundan. 

İçimde birikmiş ne varsa yazmak istiyorum, güz pencerelerinden
Kokun hala burnumda buram buram tütüyor
Yosun kokulu dalgalar, sarının en koyusundan,
Yine resimlerle avunmak düştü bana
Kıyametler kopuyor, allak bullak ediyor beynimi. 

Güzün gizemini çözmeden, yıldızları söndürmeden
Ay ışığını küstürmeden,
Sarılmak istiyorum sana hasretle, güz penceresinden...

24 Eylül 2020 Perşembe

Ates düstü düslerime

















Kayıp düşlerim depreşiyor, alnımın donuk iklimlerinde  
Hüzünlü bir güz masalı başlıyor içimde  
Yalnızlık doruk doruk yükseliyor, dolaşıyor dumanlı başımda  
Sisli ayrılıklar çöküyor yüreğimin dibine, düşlerimin kuyusuna. 

Sesleri uğulduyor derinlerdeki yakamozlardan yansıyan dalgaların  
İzliyor usulca yıldızlar, kımıltılı serpintiler akıtarak damarlarıma. 

Karşımda köhne bir kır kahvesi ıssızlığı
Şafaktan kaçmış inleyen bir yıldız gibi yüreğim
Avlusundan süzülüyor kuru bir gül yaprağı, yapışıyor göğsüme,
Geçip akıyor, kulağıma çarpan kuş sesleri sonsuza.

Debelenip duruyor düşlerim, hayal perdesini aralayıp
Yoksul sancılarım ayaklandı, beyaz gecelerden kalkıp
Yalnızlığa gömüyor uykusuz gözlerimi, avuçlarım kan ter içinde
Ağlıyor muyum ne karanlığın göğsünde.

Derinlerde tufanlar koparıyor, sabahın alacasında bir çift göz
Kıran mevsimine girdim galiba, avuçlarımdan kayıyor zaman
Ürpertinin kıyısından sol yanıma vuran koyu bir fırtına var
Binlerce yıl gizlenen hüzünlü bir sevdadan kopan.

Kimselerin geçmediği köprülerden geçiyorum, yıkılıveren aniden
Çitler gerilmiş anı bahçelerinden, çiçekleri solmuş
Kankırmızı akşamlardan, güneşsiz sabahlara çıkan,
Rüzgarların asice parçaladığı yerlerden geçiyorum.

Hüzünlü ormanların eteğinden, içime boşalan sinsi bir zehir
Canım kar fırtınası gibi yanıyor, çırpınıp duruyor kendince yüreğim
Yerleşip duruyor bir dağ gibi koynuma,
Ateş düşüyor düşlerime...

Rüzgarı dinle


Dağlardan göğe yükselen ses  
Bir ayrılık şarkısı söylüyor  
Hüzünlü eski bir şarkı   
Rüzgarı dinle...

23 Eylül 2020 Çarşamba

Hep Eylül siirler yazdırdı bana


Önümde gök, üstümde derinlik, ardımda sonsuzluk  
Güneş ne dolanıp duruyor dağda boşu.boşuna  
Mavisi siyah, kırmızısı kırık, sarısı eğik 
Parıltıları düşüp parçalanacak birazdan  
Eksiltili bir denizin en kuytu dibine giderken.  

Hep Eylül yazdırdı şiirler bana, 
Yoruluyorum gövdeleri ağaca çarpıp, gölgelere bölmekten  
Baharın yeşiline çarpıp seken, yitirilmiş bazı renkleri aramaktan
Nasılda kuşatıyor güz hüzünleri, gece gündüz demeden. 

Sarmıştım oysa dağ yollarına deniz ötelerinin iklimlerini
Oysa solgun yapraklarını saymaktan yorgun düştüm Eylül'e,
Güz mevsimi gelip çattı buralara, içim dışım yerle bir 
Sapsarı bir kül yığını yüreğim, kalbim üzgün seni andım günlerdir. 

Ah işte hep böyle benim yazdığım yoğun şiirler
Hastalanmış sarı- yeşil bir kuruntu oldu içim birden
Güz kıvrılmış duruyor bir ağacın dibinde mahzun, yapraklarını dökmeyi bekleyen,
Ve banklara, Eylül'e sinmiş kuru yaprak kokusu. 

Yüreğimde bir fırtına, alnımda bir güz yeli
Hep dünü vuran gong seslerine uyanmak isterdim oysa,
Çevirdikçe takvim yapraklarını
Önüne kattığını alıp götüren bir rüzgar
Ezilmiş bir güz yangısı ile buluşan bulut ve yağmurlar. 

Gökten kanadı yaralı süzülen sığırcıklar var, elime düşen
Bu yüzdendir, kırılgandır kalbim, hep Eylül yazdırdı şiirler bana,
Yine şarkılar üflüyor ötelerden çoğaltarak hüzünleri
Bir ayrılığı, bir yalnızlığı karıştırarak, yudumluyorum sonbaharı. 

Belleği çalınmış uykularım, kırık dökük duruyor günlerdir
İçimi basan sızı yıprandı, bir daha, bir daha kısıldı sesi
Tutuşur gibi yanıyor ,yanıyor yüreğimde yükselerek nağmeler
Günü yontarcasına, damla damla düşüyor, bir yamaçta takılı kalıyor gözyaşlarım. 

Bir ağaçtan düşen hüzün yüklü yapraklara,
Sarılmak,bir ağacın gövdesine sımsıkı sarılmak istiyorum
Yürümek sonra uzun uzun sokaklarda yürümek, ıslanırken gözyaşlarım
Bir şarkı olmak Eylül' de
Bir türkü tutturmak istiyorum rüzgara karşı.

Son günleri yaklaşıyor Eylül' ün artık
Aynaların ardına sızarım azar azar, gülüşlerden kalan yüzümle
Yabanıl bozgun akşamlarının birinde kaybolurum
Vurup giderim kendimle bir başıma, takılırım anılara
Bir kez daha uzatırım ellerimi sana, incecik cilveli dokunuşlarla
Sokaklara bıraktığım gölgelerle yeniden, yok olurum...

22 Eylül 2020 Salı

Sarı zamanlar













Bilmediğin diyarlarda olacağım  
Akacağım göz pınarlarından sessizce, 
Dönüşü olmayan yerlere doğru  
Bir gün hazanlara karışacak sevdalarım  
Gecelerden yağmalanmış bir yüreğin  
Sarı zamanların buruk çocukları gibi, 
Ilık bir meltem esecek  
Bir ışık örtüsü açılacak, acılaşan gecede  
Eylül' ün o efsunlu kokusu tüterken burnuma
Boş hayallerin maviliğinde kaybolacak ruhum...

Bir avuç hiçlik












Yine sessiz geçiyor bulutlar, nice umutlardan süzdüğüm  
Söküldü gökyüzünün oyası, düşüyor karanlıklara sarınıp yaşamımıza, 
Parmak uçlarım üşüyor gök kuşağını dantel dantel işlerken  
Aç ellerini ne olur yorgun bir yürek düşecek avuçlarına birazdan.  

Ne vakit rengini değiştirdi zaman  
Ne vakit çakıldı yüreğimize, içimizin sıcaklığına dalan hüzün, 
Birlikte patladığımız bir yanardağ söndü sanki içimizde, 
Gökyüzünün dipsiz sonsuzluğunda uğuldayan  
Sisli bir ağırlık çöküyor gözlerime, şafaksız akşamlarıma. 

Hiçliğin bile olmadığı gecelere gömdüm ruhumu
Dolaştırdım karanlık denizlerinde, karanlık sonsuzluğu
Çıkarıp çıkarıp baktım kendime, kimseler yoktu
İşte öylece bıraktım kendimi, yanmış bir orman üzerine.  

Bahçelerden kovulmuş kırmızı güller gibiydi düşlerim
Derinden nefes alıyor göğsüm şimdi, göğün burnundan soluyor ateş,
Çekildi mevsimler sahneden yavaşça, gözlerimde harelenen
Kör taklidi yapıyor artık sevdalar, bir hüzün çığlığı büyüterek içimde. 

Gömdüm toprağa umudu çiçeği hüzünlü açan
Hani o yağmurların yağdığı, yaprakların solduğu
Sarı hazan bahçelerinde yüreğimi örseleyen. 

Sol yanımdan fısıldayan bir sancı, kanamalı avuçlarımla tutmaya çalıştığım,
Giderim paslı kapılardan çıkarak
Yüreğimin kuruduğu, umudun tuzlandığı yerlere. 

Sarı beyaz bulutlar indirdim gökyüzünden senin uğruna
Olanca geniş mavi dalga dalga bulutlar
Bir sevdanın hatırına, 
Bir avuç hiçlik kalır yüreğimde sonunda
Kim tutar şimdi sensizliğimin, düşlere bile sığmayan özlemini. 

Şimdi gideceğim bir bulut ve çiçek gibi uzaklara
Hiçten de daha öte birbirimizden uzaklara,
Derinlerde çırpınan hayal perdelerini yırtarak
Yorgun bir dev gibi uzanacak hüzün boylu boyunca içime. 

Bize umuttan söz eden seviler şimdi bizden yana değil artık,
Dönmüyor ne yazık ki gidenler
Ay kayıyor avuçlarımızdan,
Yorulduk, hiçlikler içinde
Ölmelerden bilmezler...

21 Eylül 2020 Pazartesi

Kal


















Anlıkta olsa bu gece düşlerimde kal  
Şiirlerimde kal henüz ismi konmamış  
Tamamlanmamış resimlerde kal  
Tuvallerimde tozlanmış, 
Albümlerde kal siyah-beyaz saf  
Küllerin büyüttüğü yangınlarda kal, 
Orada kal, içimin sıcaklığına vuran  
Güz pencerelerine vuran yağmurlarda kal, 
Bir yangın büyüyor içimde  
Yeniden büyüyor sessizce 
Ne olur, 
Yüreğimde kal
Orada kal...!

Oysa



















Özlediğim güneş çok uzaklarda  
Uzanır ellerim dokunamam ki, 
Gün yorgun  
Dışarıda rüzgar  
Çok üşüyorum, 
Boylu boyunca uzanıyorum  
İçimin koridorlarına  
Bir hüzün gelir oldu şimdi, 
İstediğim sadece  
Bir avuç gökyüzü  
Bir avuç maviydi oysa...


Anılara isyandır siirlerim


Uzun ıslak yollarda, yıllarca onca anılar biriktirdim  
Bıraktım yüreğimi yağmurlu sapaklara, bıraktım göresiniz diye  
Gidecek uzaklıklar daha var mıydı bilmiyorum  
Bir düşte sevdalanmayı, kıyısız şehirlerde içmek şiirlerle.  

Bakma sen, nereden bileceksin neden ağladığımı  
Yağmur olup yağar ırmak gibi gecenin gözüne  
Göğsümde yansıyor, bir hasret çığlığı haykırır sensizliğim, 
Ne düşler tutuyordu sevdalarımızı, ne uğruna her gece  
Şafağı beklemeden içiyordum, bulut bulut yaşlı yıldızlar altında.  

Çekip çıkarıyor kanayan eller duvarlardan
Göğsü yarılıyor anıların, taşlaşan yüreğin yansımaları,
Ne zaman yüzüne baksam albümlerde, tozlu resimlerine
Bir yalnızlık şarkısı öldürür beni
İpince bir kesik, uykusuz bir sensizlik, yırtık bir fotoğrafı okşayan. 

Aynıydı anıların aynası, susardı sözler utanırdı
Saplanırdı yüreğime gözlerin, süzülüp düşer bir gölgenin ardından,
Soluğum kesik, kalbimde bir cam kırığı yaraları
Gözyaşım yakar canımı, tutuğum dalları.  

Yüreğimde çırpınıyordu sevdan, gözlerimde umutlar doğuran
Anılardan geliyordu birer birer ılık nefesin
Nasılda gülüyordun, şiirlerime bulaşıyordun,
Yarım kalan öykülerime, türkülere ad olanlara. 

Borçluydum kızıl gün batımlarının çılgın aşklarına
Sahillere uzanan dalgalara borçluydum, sevdaları şiirlerime yansıyan
Borçluydum unutulmuş dağların kekik kokusuna
Acemi şairlerden yazılmış şarkılara borçluydum anılarda kalan. 

Yazılmamıştı öykümüz hala, yarınsız yaşıyorduk günü ,
Bir daha yaşamak zorunda kalır mıyım bilmem
Aşk uğrar mı şiirlerime bir daha, bu yaşlı yüreğe
Yeşil dudaklardan göklere yükselen maviliği yakalar mı
Saklayacak yer kalır mı anıları yüreğimde  bir daha. 

Bir karanlığın içinden geçiyorum ansızın sıyrılıp
Bastırılmış uykularımda acılarla dolu bir öte yaka,
Nereye niçin gittiğini bilmeyen öylece ben,
Galiba evrenin kusursuzluk aynasında kayboluyorum
Var oluşun düşürdüğü kara noktada
Olmasaydı, aldatmasaydı anıları zaman...

19 Eylül 2020 Cumartesi

Mavi düsler siyah hala


Gözün göze değdiği yerde tutuşuyor maviler alev alev  
Efsunlu masallar anlatan, aşkı çağırmıyor anka kuşu  
Erken kalkan bir geminin limanında bekliyorum, elimde bir mum ışığı ile  
Sinsice kanatıyor denizin köpüklerini, kurutuyor dudağımdaki şiirleri. 

Çok zorlu bir yaprak mevsimindeyim  
Dağlanmış yüreklerin hep ayrı bir kolunu kurutuyor, 
Duyabilir miyim acaba kekik kokulu nefesini, yeniden sarabilir miyim sevdayı  
Kalan katıksız öykümüzü, şiirlerimizde. 

Avazım çıktığınca bağırıyorum, sesim çıkmıyor boğazımda takılı
Kalabalıklar arasında esen rüzgarlarda kayboluyorum
Ürperiyor yüreğim, susmakla yetiniyorum, üşüyorum. 

Telaşlı hüzünler içinde düştüğüm dipdizliğin perdesinde, eridiğimi hissediyorum
Sana hem çok yakın,bir o kadar uzağım şimdi
Uzanamıyor, senin bulunduğun tarafa geçemiyorum.  

İliklerime kadar şiddetli bir ağrı, aniden yok olup geçen
Dayanılmaz bir acının pençesinde kıvranıyorum
Bir an evvel doğaya atmalıyım kendimi, mavilere.  

Biraz dalar gibi olmuşum, birden gözümü açtım
Tavanı akan bir odanın içindeyim,ıslanmışım bir güz serinliğinde
Başım uyuşuyor sanki gözümün ucunda siyah yıldızlar, maviye boyanmış,
Ilık bir el dokunuyor başıma, su şırıltıları, kuş sesleri altında
Kayıp düşlerim depreşiyor alnımın donuk ikliminde. 

Ne kadar yorulmuşum meğer, sular griydi umutlarımı almıştı ruhumdan
Birden aydınlanıverdi ortalık
Hayat yeniden başlıyor diye fısıldadın bana,
Sihirli bir çiyin ıslak kokusu gibiydi yüzün, bir gülün içine doğru akan
Gök mavisi gözlerinle gülümsedin bana,
Mavi düşler siyah hala, ayışığında gece vakti...

18 Eylül 2020 Cuma

Sisler içindeki gerçeklik



Yaşadığım aşklardan öykündüğüm  
Çorak umutların öteki adıdır sevda, 
İçimde yalpalanan bir deniz  
Bir senden bir benden çoğalıyor maviler  
Yeniden, yeniden mi ezberlemeliyim yoksa seni  
Unuttuğumuz dilde ne olmalıydı adın bilmiyorum.  

Susa susa gülümseyerek, yarının kokusu saracak mevsimleri  
Uzaklardan geliyorsun biliyorum, yosunsuz iskelelerden  
Dolunaysız gecelerin öteki ucundan geliyorsun  
Hangi aşktan kopup geliyorsun, hangi gerçek masallardan,
Kaçıncı dünde unuttuğum, yırtıp attığım hangi şiirlerden 

Dudaklarımda bir titreme, alınganım bu sıralar
Söylüyorum son güzlerin en taze şarkılarından birini
Kop gel işte ortaya çıktığında dolunay. 

Ah o gözlerin yok mu denin, ah o gözlerin
Çitin kıyısından şaşı gözlerle bakıyor, gözlerine gelincikler bak
Kendimden kıskanıyorum seni, kendime bağlayarak
Gamzelerine dolmak istiyorum,güneş ışını gibi senin. 

Bir yaz gecesinin içinden çıkıyor yavaş yavaş, törpülenen zaman
Kaç yaz gelip geçmiştir önümüzden bilmiyorum
Tepeden tırnağa yolmalı şu anızları çok geç kalmadan,
Parçalı bulutlu günler suskun çoktandır
Alıp götürdüğüm yerde kaldı yalnızlık
Dönüş yolculuğu çoktan başladı kuşların görüyor musun. 

Son parlayışıdır güneşin, türküsünü serpiştirdiğimiz
Derken belirir hayat yeniden, kurumuş yapraklarını toplayarak
Yaşadık diyebilmek için yeniden
En sona, sona saklanır yenisi, sisler içindeki gerçeklik...

Sarmasık



















Hadi gel  
Beni mavi gecelerin yalnızlığına bırakma  
Sar beni okyanus olup sevdalara taşı beni, 
Şimdi koca bir çınarım, bedenime sarıl sarmaşığım ol benim 
Yüreğimde açan sarı beyaz papatyalar gibi. 

Dola boynuma yapraklarını, yavaş yavaş gir koynuma  
Ben severim yüreğimdeki seni, sarıl da öylece kal yanımda  
Canıma can katan nefesinle nefesim ol benim. 

Sanki bir gölge ile yaşıyorum, bir sığıntı gibi tutunuyorum hayata
Bir gül gibi değil bu, kökünü unutan cılız bir sarmaşık, 
Tabanlarım kanadı sana gelen düşe kalka yollarda.  

Uzattım kollarımı, hadi uzat dallarını
Ne olur dökme yapraklarını ben solayım senin için,
Geceler boyu seni düşünerek kapanıyor gözlerim
Hadi gel bekliyorum seni 
Ay ışığında gece vakti, yakamoz eşliğinde sessizce gel
Bir gülüşün yetiyor bana, mavi, yeşil, beyaz, mor.  

Yaşamayı, seni yaşamayı özledim
Seninle aynı şehirde olmayı
Bana olan o uzak mesafelerdeki yakınlığını özledim. 

Çiçekler gönderdim gökyüzüne mavi mor pembe
Merdivenler dayadım göğe sarmaşıklardan sana
Hadi gel, sarıl bana
Yapraklarını topla da gel yanıma
Gel Eylül' de belliyorum seni...

17 Eylül 2020 Perşembe

Öncesiz seviler
















Öksüz kalmış yürek çarpıntılarım var, solgun yapraklardan farksız  
Isınmak için göğsümü açtım sana, uykularımda öptüm seni  
Eskimiş resimlerde bana el sallıyorsun durmadan  
Kaskatı kesiliyorum, çorak topraklar gibi yüzüm. 

Zaman yorgun, güçsüz kalıyor günler birbirine yamanarak  
Savruluyor rüyalarımda masalsı sevdalar, peşine düştüğüm geceler boyu  
Göz bebeklerine uzanıyor gözlerim, mecalsiz kalıyorum  
Çıkamıyorum bir türlü gecenin dumanlı yalnızlıklarından.   

Şehir birazdan uykuya dalacak, bomboş bırakarak rıhtımları 
İri dalgaların ortasındayım ,son  güzden kalan kesik solumalarım
Aynı ayazla öpüşen köpüklü denizin altında
Üşüdüğümü biliyorum, bahara küs kuşlar gibi üşüdüğümü. 

Koskoca kentte maviler seçilmiyor, kuşlar yok, çiçekler ölü
Puslu bir gökyüzü , örtüyor şimdi uçsuz bucaksızlığın üstünü
Fırtınalı denizlere dönüyor yokluğunda gözlerim,
Deniz dibinde bakir yıldızlar, derin çaylakların en dibinde sarmaş dolaş. 

İçimde zonklayan başka sancılar var, köpüklerden dalgalar 
Başka bir şey değildi bu benimkisi, bilinmedik bulut oyunları gibi,
Yıldızların saklandığı yerden, sanki aşktı bu ufuk ötelerinden sarkan. 

Bir rüyaydı gözlerine yaptığım her yolculuk
Nasılda kamaşırdı gözlerin yakamozlara göz kırparken
Nasılda çıldırırdı dalgalar mavi titreyişlerle, pırıl pırıl çıplaklığı ile
Nasılda patlıyordu kahkahaları martıların, kopup gelen uzaklıklardan. 

Kaç şiir içimde boğuldu, yorgun gecelerce
Hiçliğin bile olmadığı kaç göğe bıraktım ruhumu,
Hüznün karanlık denizlerinde bocalayıp durdum kederli adımlarla
Kırmızı şaraplardan içtim asırlık mahzenlerden kaçırarak
Yeni bir gün doğuyordu, kırmızılarını giyip geliyordu güneş
Gömüyordu kıvılcımlarını denizi öptüğü yere. 

Üstü örtülü dalgalardan kaçışıyor deniz kuşları bir sancı başlıyor ardından
Zamanın kırıldığı yerden karanlığın öyküsü uç gösteriyor birden
Alnımda bir burukluk, gözlerimde toz bulutları
Çoğalıp duruyor gittikçe pıtrak pıtrak, bir kaygı dipte,
Çoğalıyor gittikçe
Gittikçe çoğalıyor
Çekiliyor içime...