Elimizle kazıdığımız yalnızlık çukuruna atmışız yüreğimizi
Kaçmışız gerçeklerden, dost sandığımız bir başka gerçeğe sığınmışız
Kırık dalgalı denizler gibi eğreti duruyor sevgiler içimizde.
Bilir misiniz dağ başlarında açan uçurum çiçeklerini
Dikenli tellerle çevirmişiz doğayı
Kendi yarattığımız,yığmışız beton mezarlığına şehirlerimizi,
Deniz uykuda, insanlar,sandallar, çiçekler, kuşlar
Nar rengi şafakların dumanı yavaş yavaş eriyip solmakta.
Bir kaç saat önceki gülüşün neşesi yok yüzünde insanların
Kapkaranlık bir renk cehennemi içinde uykusuz gözlerimiz
Birbirine sırtı dönük çevrili susarak
Birbirimizden çok uzaklaşıyoruz
Makineleşmış ruhlarla, kitaplarla durmadan konuşup duruyıruz.
Üzerimizden esen, rüzgarlarımız çalınmış olanca yumuşaklığı ile
Büyük bir ustalıkla susturuyoruz içimizdeki uğultuları
Belleğini yitirmiş geçmişin unutkan düşleri şimdi uykularda.
Serin dağların yamaçlarından, düşlerden seslenen ırmaklar akmıyor
Mutlu masallar tutsak ötelerde,zifiri karanlığın en dibinde,
Hengamelerle, gözyaşlarıyla uçuk sarı bir hüzne sarıldık
Eksilmekte gölgeler, uykusuz sancılar başlamakta yüreklerde.
Sevgisiz yaşıyoruz
Yalnızca kendini seyrediyor yüreğimiz utanarak
Düşmüşüz bir yalan düşün peşine,
Dudaklarımızda gezinen o kızıl şaraplar
Gözlerde yalazlanan o yürek çarpıntıları
Sarhoş etmiyor bizi artık
Sarhoş etmiyor bizi ...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder