Bir göç hikayesidir geçip giden zaman
Gözlerin derinliğindeki bakışlarda
Yüreğin inceliğinde gösterir kendini
Avutmaz artık bizi o bildik sevdalar
Geçmişin izlerini hatırlatır bize o vefasız aynalar
Yüklenir yüreğimize bazen geçmişin o mor sevdaları
Ama bazen şarkılar kalır bize
Bazen sözler,
Bazen bakışlar yabancı.
Ürperir bir yürek filizlenmeyi beklerken
Yıkılır gönüllerdeki sevgiyi büyüten inanç,
Belli ki geçip giden zamanın
O sevda bahçelerinin çiçekleri solmuş
İnce incede olsa sızlanan
Bir yer arar durur geçmişinden bir yürek
Gölgelerle didişir durur,
Dilimize dolaşıp kalır
Şimdiki zamana söyleyemediklerimiz.
Soluk soluğa bazen
Buzlu bir gövdeye çarpar geçmiş zaman,
Gözler yalan söylemez
Donmuş halde durur bulunur
Geçip giden zamanın mavileri orada.
Biraz ayrıksı, biraz delice sevdalar
Şimdi şarhoş uykularda ağlamaklı.
Geçmiş zamanın öykülerinden köhne bir yalnızlık
İçimize vuran gri gelgitler,
O şarkılarla büyümüş
O şarkılarla sevdalanmış
Hüzünlü bakışlar biriktirmekte şimdi
Artık şiirlerden koparılmıştır aşklar
Geçmişin avuçlarına bir boşluğu yığarak.
Oysa;
Ihlamur kokulu akşamların birinde
Bana uzanıyor hala elleri geçmişin
Kaşıdığım yaraların altından
Donmuş kalan bir yürek sancısı tatlı tatlı hala kanamakta
Yığılıyor gizli gizli şimdi
Bıraktığım gibi
Geçip giden zamanın düşlerinden kopup gelen.
İçimde dalgalı sıcak bir okyanus
Yokuşlar, yamaçlar, dağ düzlükleri
Yağmurlar boşalacak birazdan,
Zamanın yırtılmış saatleri
Hayat akıp geçiyor beklemiyor ki bizi,
Ürkek bir güvercin gibi hissediyorum kendimi şimdi.
Boşuna uğraşıyor sanki anılar sendelenmiş boşluklarda
Yaslı bir ırmak gibi durmadan kendine akmakta.
Geri dönüşü olmayan
Gülümseten,
Eski bir maskedir oysa zaman...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder