Sancılı bir güz başlangıcında
Sıcaklığını yitirmiş
Alıştırıyorum yüreğimi, yaprak dökümlerine
Rüzgar asıyorum artık güz dallarına
Yeniden yaşamanın anlamı yok
Deli taylar gibi artık geçmişi,
Ansızın bastıran yağmurlarda
İçimdeki soğukluktan bihaber belki yüreğim,
Bu deli gönül ne zaman susar
Işıkları ne zaman söner
Veda etmek ne kadar yakar beni
Daha ne kadar yaşarım
Bilmiyorum.
Kimleri unuttum, kimleri tanıdım
Ama keşkelerim var avuç avuç
Rüzgara küllerini savurduğum.
Eskisi gibi değilim
Bütün çiçekleri solmuş
Güneşi olmayan bir bahçe içim,
Gün akşam olur
Gecenin kızıl gölgeleriyle buluşturur
Buğulu gözlerim beni bir gün.
Eskisi gibi değilim şimdi
Geçmiş bir zaman değildir yaşadığım
Sevdalı şarkılar yerine
Bundan sonra
En yanık türküleri söyler dilim
Dilsiz çorak bir ezgi dudaklarım.
Dalar gözlerim uzaklara
Yaşar giderim anılarla
Uzakların en derin kapılarından,
Dökülür yüreğime en koyu yağmurlar
Yabancı kaldım aynadaki yüze
Oturur kendimi beklerim.
Yaprak yaprak dökülen düşlerden kalan
Bir sonbahar kaldı ellerimde yalnız
Gamzeli şaraplara benzeyen
Değdirir gibiyim göğsümü kor ateşlere şimdi.
Belki;
Çatlayacak bağrımdaki tohum bir gün
Alışacak artık yüreğim yalnızlığa
Ve günün birinde yabani bir çiçek
Beyaz bir güvercin gagasında
Hadi tut ellerimden diyecek
Geldik diyecek seninle
Yarısı güz, yarısı kış
Şimdi sen ayrı, ben ayrı
Bir denizin bitişine.
İşte orada adı konmamış bir okyanus
Sarıp sarmalayacak sürgün uzaklarda beni,
Kuş uçmaz kervan geçmez bir yerden
Uçurtmalar göklerde
Bir martı havalanacak,
Gökyüzünde kalır belki kanat izleri
Kalırsa şiirlerim kalır benden
Hala koynumda resmin...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder