Bir kır meyhanesi, bir tahta masa
Senin için uzanır ellerim kadehlere
Seni ararım, seni içerim yudum yudum
Kokun siner bardaklara, başım döner
Erir yüreğim,
Sonra,
Bir dağ yangınında dağlanır dudaklarım.
Kokladığım çiçekler çoktan solmuşlar oysa
Serin dağların yamacında,
İçimde akar şimdi yalnızlığımın yansıması
Dayanılmaz olur, solumaları kısılır zamanın,
Yaşlı ve yorgun bir hayat
Göğsümü sıkıştırıp duran.
Yaşlardır gözlerden süzülen
Sessiz bir hıçkırıktır ayrılıklar
Yükselen bir çığlıktır, bir ağıttır
Uzaklardan duyulan
İçimizin derinliklerinde hiç unutulmayan
Kırılmış bir yontudur kadehlerde
Uzak, kırık, nazlı ve bir tutkudur yalnızlıklar.
Çoğalır hüzünlerle, tutuşur kadehlerde
Bir kaygı sarmalar içimi,
Her biri seni anımsatır,
Her yaprağın düştüğü yer
Sonra başlar hep yalım yalım sarsıntılar
Her dönencede daha da hızlanır
Kadehlerde yansımalar.
Çığlıklar büyür kadehlerde, dokunurum hayaline
Kıpkırmızı arayışların ta orta yerinden
Yankılanır sesin
Silinir gülüşünün gölgesi yavaş yavaş
Uçup gider sanki, deniz yönünde kuşlar gibi nefesin.
O çığlığı duymak isterim içimde hep
Öykülerden söküp atmak ayrılıkları
Şarkı söylemek lazım yeniden avaz avaz,
Sarılsam çok uzaklardan sana
Yaslanıp göğsüne ,dayasam başımı
Dinlesem kalp çarpıntılarının yankılarını.
Yalancı bahara avuç avuç savuruyorum yalnızlıkları
İleri geri giderek kaldırıyorum kadehlerimi
Gülüşün yeter bana al yüreğimi sende kalsın yine
Hüzünler bende, sende kahkahalar yankı bulsun,
Ne fırtınalar koparacak bak o kadehler içimde şimdi...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder