14 Ocak 2021 Perşembe

Safagın nazlanısı



Bir virüs korkusu sarmış sanki gülüşümüzü  

Nazlanıp duruyor ayırdında olmadan şafak  

Ucu ucuna ekleyerek geceleri  

Yaklaşamıyor bir türlü sabahlara  

Pamuk ipliğiyle yamanıyor, söküldükçe umutlar.  


Geceyi ürküten naralar var, yırtılıp derinlerden gelen  

Uğultusu geçmiş zamanlardan kalan, kar yangınları  

Mavi patiskaları nazlanıyor gökyüzünün

Demir atmış durmadan sabahlara

Çekip gitmeden bu sisler, öfkesini kusuyor şafaklara. 


Güneş doğmayacakmış gibi sanki bir daha

Kördüğüm olmuş sanki bu boşlukta ay

Eşkali belirsiz yarınlara gidiyor, ayak izlerini silmeden

Usul usul ilerliyor, ayak ucu sıra hüzünlere dalarak 

Dalgalar tırpanlıyor ıssızlığı, gece gündüz demeden

Kaçıyor bulutlar sularını salarak, hiç yeri yokken

Damla damla sızarak güz kaçkınları gibi şafaklara. 


Elim bağrımda günlerdir, bıçak kesmiyor ağzım

Yorgun ırmaklar gibi yorulmuş,

Kırık bir gül dalı gibi yüreğim. 


Hiçlik atakları hepsi de

Birazdan uykuya yatacak yıldızlar 

İşte o çılgın uykular yankılanacak ahşap seslerle

Son türküsünü söyleyerek susacak

Şafağın nazlanışında sabahlara. 


Durmadan demir atar iç içe nazlı şafaklar

Küçük bir suskunluk kanar durur içimde

Yakıp buz keser avuçlarımızı

Hiçbir meltem ferahlatmaz bu sancıyı

Gelgitler doğuruyor sabahlar, ip incecik kalıyor zaman

Kıvılcımlarını gömüyor güneş

Şarapla mayalanmış bir denize. 


Vurdu durdu karayel gibi dilsiz bir güneş

Sığırcıkların kaçışması gibi, dikenler arasından yüzümüze

Kaç dağ yıkıldı birden sabah mahmurluğunda

Hangi dağlar sökün eder, şafaklar uyanır mı bilmem...



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder