Ağustos böceklerinin düşlerindeyiz
Ayaza aldırmaksızın cilveleşmekteyiz
İki kumru gibi Babil' in asma bahçelerinde
Göğe dikiyoruz başımızı
Ilgın ılgın esen rüzgarlar eşliğinde.
Oğul veren arılar gibi fısıltılı
Kokusu hücrelerimize sinerken kızıl menekşeler
Seyrine doyamıyoruz orman yangınlarının.
Ağustos böcekleri gibiyiz
Bilinmeyen çöllere doğru gidiyoruz doludizgin
Ruhumuzda şimşekler çaktığını sanıyoruz
Daha önümüzü görmeden.
Bahçeler donatıyoruz şarkılar söyleyerek
Işıklı sulardan geçiyoruz soluksuz
Bir masal kapısından içeriye girerek.
Ayrılık oturur boğar seni bir gün
Uzanıp kara kış kapına dayanınca
Susarsın öylece dilin tutulur
Tutuşur dursa da bir acı, bir sızı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder