Uzun yoklukları besliyor zaman, çocukları kucağında beleyerek
İçimizin suları donuyor ,yoksul bir iniltinin ardında gizli
Günahlarını eleyip süpürüyor bulanık ırmaklara
Çağıl çağıl akan uzaklarda kaldı, öteki sular şimdi.
Yaprak yaprak dökülen dünlerde kalan bir sonbahar kaldı yüreğimizde
Koyu gölgeler bırakıyor kör kuyularda zaman
Kavrulmuş bir çölün sıcaklığı vurmuş yüzlere
Geceler gömülüyor hüzünleri toplayarak yarınlara.
Yalınkılıç dokunuşlarla eziliyor yürekleri
Damarları tıkanmış, kendi akışlarından bezgin nehirler gibi
Dibine tuz dökülmüş, son yaz güllerinin açmayan çiçekleri gibi
Gri acılarla devşirilmiş umutlar bekliyor çocukları.
Alev alev yanan ay
Pırıl pırıl parlayan yıldızlar düşmüyor sulara,
Bir kutup yıldızının peşinden koşmak varken
Ardımızdan bakarak zaman
Kendi türküsünü söyleyerek, bizden kaçıyor uzaklara.
Sağanak yağmurlarla gelen
Uzak suların rüzgarlarını özlüyor çocuklar
Dizili sevda ateşinin türküleri dillerinde
Hiçbir sözcüğü atlamadan
Sallayıp duruyorlar sandallarını
Sallayıp duruyorlar, gece gündüz demeden
Nar taneli, pembe gülücükler saçarak
El sallıyorlar yoksul bir iniltinin peşi sıra
Buğulu gözlerini silerek yıldızların
Son güz kuşlarının gölgesini bırakır gibi gidiyorlar
Gidiyorlar uzak denizlere doğru
Gidiyorlar uzak sulara
Avuç içi kadar yüreklerini toplayarak...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder