30 Kasım 2020 Pazartesi

Gökkusagı üzerinde bir yer


  

Rüzgarlarla gelen, pencerelere vuran

Yağmur damlalarının sesini duy sessizce  

Kıyılara vuran dalgaların sesini dinle  

Yüzünü çevir yağmurlara bu göğe. 


Fısıltısını duy, 

Yüreğine konmuş bir kuş  

Ne zamandan beri öylece duruyor

Bir başka yere uçacakmış gibi sanki

Gökkuşağı. üzerinde bir yere.  


Kendimize bile açıklayamadığımız

İçimizde benzemeyenler bizden ne kadar farklı

Sürgün verir gibi sevgileri çoğaltıyor serpilerek

Oysa kaç kez söyleyip durduk bu türküleri defalarca

Göğsümüzde çarşaf çarşaf rengarenk çiçekler yetiştirerek. 


Çocukların ellerinde defne kokulu çiçekler vardı

Gamzelerini dolduran begonya kırmızısı

Samanyolu renklerine sarılmıştı, uçsuz bucaksız kimisi

Köpüren çağlayanlar gibi kavuşurlardı bin kere. 


Deli dolu uzun yağmurlarla ıslanmıştı yürekler

Mavi atlas üzerine düşerdi gölgeler, o okşayan o parmaklar 

Öpüşürdü yağmurlarla arzular, gidip gelen

Yorgun düşerdi dalga dalga kaybolurdu

Birden bire bir başka yağmurlara karışarak. 


Gizini düşürür gökkuşağına, anlatır suskunluğunu

Yeşerirdi sol yanı hep, bahar olur kokular sindirirdi tenine. 


Gamzeli şaraplara benzerdi göklere dokunan şarkılar

Kımıldamaz olur bulutlar

Delinen kadehlerle bir dolup bir boşalırdı gökyüzü

Demlenmiş ışıklar altında uykuya dalardı duygular. 


Uyanırız yağmurlarda ürpertilerle

Dokunuruz sevdalı sözcüklere yine

Gözlerini bağlayarak gecenin

Merdiven dayarız gökkuşağı üzerinde bir yere...


Ben büyütürüm sevdayı



Bir kuş konar dudaklarına  

Söyler şarkısını baharın, 

Teninin yıldızlı bahçelerinde  

Çıkar gelir, sarmaş dolaş oluruz  

Ben büyütürüm biraz daha sevdayı  

Baharı çiseleyen yüreğimde...


28 Kasım 2020 Cumartesi

Uzak sular



Uzun yoklukları besliyor zaman, çocukları kucağında beleyerek  

İçimizin suları donuyor ,yoksul bir iniltinin ardında gizli  

Günahlarını eleyip süpürüyor bulanık ırmaklara  

Çağıl çağıl akan uzaklarda kaldı, öteki sular şimdi.  


Yaprak yaprak dökülen  dünlerde kalan bir sonbahar kaldı yüreğimizde  

Koyu gölgeler bırakıyor kör kuyularda zaman  

Kavrulmuş bir çölün sıcaklığı vurmuş yüzlere  

Geceler gömülüyor hüzünleri toplayarak yarınlara. 


Yalınkılıç dokunuşlarla eziliyor yürekleri

Damarları tıkanmış, kendi akışlarından bezgin nehirler gibi

Dibine tuz dökülmüş, son yaz güllerinin açmayan çiçekleri gibi

Gri acılarla devşirilmiş umutlar bekliyor çocukları. 


Alev alev yanan ay

Pırıl pırıl parlayan yıldızlar düşmüyor sulara,

Bir kutup yıldızının peşinden koşmak varken

Ardımızdan bakarak zaman

Kendi türküsünü söyleyerek, bizden kaçıyor uzaklara. 


Sağanak yağmurlarla gelen

Uzak suların rüzgarlarını özlüyor çocuklar

Dizili sevda ateşinin türküleri dillerinde

Hiçbir sözcüğü atlamadan

Sallayıp duruyorlar sandallarını

Sallayıp duruyorlar, gece gündüz demeden

Nar taneli, pembe gülücükler saçarak

El sallıyorlar yoksul bir iniltinin peşi sıra

Buğulu gözlerini silerek yıldızların

Son güz kuşlarının gölgesini bırakır gibi gidiyorlar

Gidiyorlar uzak denizlere doğru

Gidiyorlar uzak sulara 

Avuç içi kadar yüreklerini toplayarak...

 

27 Kasım 2020 Cuma

Susmak



Uğultular tutuşmakta en zorlusundan sol yanımda  

Kapkara bir gecenin sesinde sustukça  

Gölgeler dokunuyor yüreğime, dokunuyor sinsice, 

Hiç beklemediğim bir anda donanan  

Geniş anlamlı sözcüklerle dolaşıyorum  

Korkuyorum aynı devingenliklere saplanmaktan.  


Ne kadar zor sancılı bu anaforlar içinde savrulmak

Bir şeyler geçiyor içimden sanki şimdi

Vurgun yedikçe derinlere dalıyor ruhum

Onarmaya çalışıyorum hep kendimi oysa,

Aralıyorum doymak bilmeyen yüreğimi

Yetiyor derken bunca şeyler bana

Yetmiyor bazı sözcükler yetmiyor derdimi anlatmaya sana. 


Hiçmişim oysa hiçmişim bilemedim, bunca suskunluklar içinde

Acıyarak bakma bana öyle ne olur

Gidip gelen yorgun düşler var dalga dalga us'uma çarpan,

Bulmuşum bir kere seni bir kere daha

Bırakma bu hiçlikler içinde beni

Susma, dokun bana, dokun bu suskun yüreğime...



Yüregimdeki fırtına



Karanlık sessizliğinde bu kente  

Usul usul sisi iniyor akşamın  

Çığ gibi büyüyor içimde özlemin. 


Yağmur yağıyor aralıksız günlerdir  

Gülüşün düşüyor damla damla  

Buğulanan camlara, 

Hayalini çiziyorum sırılsıklam bir aşkın. 


Aramızdaki uzaklığın karanlığında 

Görmesek bile birbirimizi

Seni geceye tutuyorum 

Hatıranla dolu yüreğime .


Dilimin ucuna gelse bile 

Seni sevdiğimi

Seni özlediğimi sırılsıklam

Yine söyleyemiyorum

İçimden gelen sese

İçimde yağan yağmura 

Damla damla dinmeden 

Yüreğimdeki fırtına.


Gözlerin gibi



Yepyeni bir telaşla uyanıyordu gün  

Kimi zaman sessizliğin alacakaranlığında sabaha   

Bahara dokunur gibi dokunuyorum yutkunarak  

Soluksuz bırakarak şafağı sana. 


Gözlerin geçiyor gözlerimin önünden, maviye çalan  

Gökyüzüne değer gibi sonsuzluğa akan.  


Yağmurlar ıslatıyor kirpiklerini

Akıp duruyor yaprakların üstüne boncuk boncuk

Sızıyor bir çiçeğin içine doğru

Dikiliyor önümde birden

Bir dağ yelleriyle yüklü

Menekşe ve orkideler, gözlerin gibi...


25 Kasım 2020 Çarşamba

Birlikte paylastık



İçimiz fısıldadı sessizce, dalgaların dövdüğü bir kıyıda  

Maviyi kucaklayan denizi paylaştık seninle  

Yosun kokusunu paylaştık  

Yıldızlarını paylaştık bütün gökyüzünün  

Uykusuna yatarken gece  


Tutkuyu paylaştık coşkuyla, iz bırakarak kalplerde   

Biz seninle akan gözyaşlarını paylaştık, gizemli gözlerde 

Sevdaları paylaştık, ay şafağa uzanırken  

Bir gülün kokusunu paylaştık, gelecek baharı beklerken


Baktık öylece, mehtabı uğurlarken

Yüreğimizin avucunda, tutkulu duyguların yağmurlarını,

Renk renk gökkuşakları paylaştık

Çıplak ayakla yürürken sahilde

Gözün göze bakışını,

Işığını ve gölgesini  paylaştık yüreğimizin. 


24 Kasım 2020 Salı

Ögretmen















Sende uyandım, senden haber aldım, yaşamın gizemlerinden  

Sisli mesafelerle dolu bir boşluğu doldurdun  

Boncuk boncuk harfleri, heceleri bir araya getirerek, 

Bölü çizgisinden, değişimleri paylaşmayı öğrettin bize  

Soru işaretlerinden, değişmeyen ezberlerden kurtardın  

İki nokta üst üste koyarak, 

Dilden, gönülden, sevgiden bahsettin  

Dizi dizi sözcüklerle, 

Buğulu çerçevelerden, mahzun resimlerden çıkarak.  


Tepeden tırnağa yonttun, ruhtaki erimeyen buzları

Suskunların dili oldun bir virgül koyarak

Gül açtırdın yüreklerde, sonsuzluğun bittiğini sandığımız yerde

Sevmeyi- sevgiyi, gönül çelen sancılarını öğrettin bize

Yaşam sularında eğirdin bizi,

Bilinç problemleri  çözerek, gram gram azaltıp çoğaltarak,

Gece gündüz demeden bir çoban ateşi yaktın zihinlere

Alacakaranlıklardan kaçırarak bizleri. 


Senden aldı bu eller zerresi bile okunmayan

Okşayışların yumuşaklığını, şevkatini

Ötelerde düş ve yaşam arasında kalan  gerçekleri.


Bulut oldun yağmur olup yağdın üzerimize

Orman olduk, nefes aldık, nefes verdik sayenizde geleceğimize. 


Yine;

Bir dokunuşun başlasa tenimize birden 

O yüreğimizdeki sular donmadan yeniden.


23 Kasım 2020 Pazartesi

Susup dinlemek istersin bazen



Susup dinlemek istersin sessizce  

Ellerini tuttuğunda, titreyen yüreğini, 

Gözlerine baktıkça erimek içten içe, 

Dalgayı çalkantıyı, yüreğine vuran  

Hiçbir şeyden habersiz  

Yüreğinde demlenmiş  

Aynı sesi duyar gibi bazen. 


Sadece susmak ve dinlemek istersin sessizliği, 

Baş başa kalarak kendinle, 

Sevgiyi anlamak istersin ya hani

Dokunarak kalbine bazen

Susarak seversin

Bazen uzakta sandığın

İçindedir o unutamadığın sevda... 


Çaldılar
















Başta, sevdalarımızı çaldılar yüreğimizden çekerek  

Sonra emeğimizi çaldılar cebimizden  

Başak tarlalarından, 

Bazen tozlu, bazen tuzlu  

Buram buram kokan, ekmek gibi  

Alın terimizi çaldılar. 

Gökkuşağı gibi rengarenk  

Gözlerimizi, gülüşümüzü çaldılar  

Rüzgarların getirdiği 

Havayı, ışığı, baharı 

Hasret kokan nefesimizi çaldılar.

Duran, koşan, düşen, ağlayan çocukluğumuzu

Düşünen insanlığımızı,

Ömrümüzü çaldılar...


19 Kasım 2020 Perşembe

Sen gelmedin



Yağmurda var dışarıda  

Üşüyor ellerim, 

Bir merhaba demek istiyorum  

Sahilde sessizce martılara  

Denizin buğusunu çekerek içime derin derin  

İçip içip ağlamak istiyorum  

Bakakalıyorum gelen vapurlara  

Sen gelmedin. 


Yalnızım çok yalnızım

Uzaklarda kalma bana ne olur

Dokunacaksan dokun bana

Seviyorum seni,

Sanki gökkuşağına dokunur gibi

Oysa ne çok şey var sana söylemek istediğim

Hadi gel bekliyorum seni

Uykularımda, düşlerimde bile. 


Baktığım her şeyde seni görüyorum

Yüreğimi avuçlarıma koydum

Koydum sevdamı bir sandala

Koyuldum yola çıktım karşı kıyıya

Gelir gider vapurlar iskeleye

Bekledim,

Sen gelmedin...


18 Kasım 2020 Çarşamba

Yarının safagı












Susuz ve güneşsiz  

Öyle açar kimi çiğdemler, 

Bazen bir ağaç gibi  

Bazen bir yıldız gibi parlayıp  

Vazgeçilmez güzelliğine yaşamın, 

Şarabı kadeh kadeh yudumlar gibi keyifle  

Yarının şafağına uyanacaksınız çocuklar...

Bir baska yer



Başlıyor içimde yokluğunun işkencesi  

Oylumlu düşlerimden ıramış gibi hayalin  

Hangi  anıyı açsam eksikti, kayıptı yüzün  

Sığınıyorum bir başka yere, susuyor yalnızlığım  

Yüreğimi deliyor bir kardelen gibi özlemin. 


Buğulu pencerelerde kalıcı parmak izlerin var sadece  

Hiçbir bir anı yok çünkü orta yerde, içimi ıslatan gecelerde  

Ağlamaklı, gözyaşlarımı siliyor ay ve yıldızlar

Yine sancı, yine acı bir türlü geçmiyor

Öpüyorum hayalinden sığınıyorum kucağına

Her unutuşun ardından gidiyorum, bohçamı kapıp bir başka yere. 


Aç ve susuz doğuruyor geceyi hüzün

Ellerimde üşüyor kanadı kırık serçeler

Avutmak için ninniler söylüyorum,

Kördüğüm olmuş hançer saplı yüreğimle

Tükeniyor dermanım,

Aykırı sularda yolculuğa çıkyorum, çürük bir tekne ile

Bir başka yere. 


Uykusuzluğun şarap kadehlerine basıldığı anın içindeyim

Mavi bir gece çiziyorum şimdi tuvalime,

Bak çiçekler topluyorum bir başıma kırlarda

Kaç kutup yıldızının en ulu vakitlerinde

Alıp öteki kentlere taşıyorum yüreğimle birlikte

Buz dağlarının ötesine sessizce

Deniz ötelerine doğru, yeniden yetiştirmek için

Bir başka yere...



16 Kasım 2020 Pazartesi

Bana umudu anlat



Elimi kanata kanata dikenler arasında arıyorum  

Kırmızı güllerini koklayarak, umudu  

Yüreğime ince ince dokunan ellerinde  

Yasemenler gibi ışıldayan, tülünü araladığın gözlerinde.  


Mavi göklerde bulutların oynaştığı gizemli derinliklerde  

O sonsuz boşluğa bakan  

İçimizdeki hangi ırmakların sesinde yankılanır umut bilmiyorum. 


İçimde kaşıdığım yaraların kabuğu kanıyor, gittikçe büyüyen

Uzun geceler boyu yaslı ırmaklar gibi sürüp giden

Yoğuşmuş bir zerreydi koca dağları ufalayarak gelen sular

Tüm düşlerimin içinde mayalandıkça mayalanıyor, okşandıkça acılar. 


İşte bu yüzdendir iki gözüm bu yüzden

Umudu anlat bana

İğde çiçeklerinin uyuyup soluduğu gecelerde

Geriye dönebilir miyiz söyle bana

Yitik umutları nasıl ararız bu taşlı yollarda

Umudu ölümsüz kılmak için ne yapabiliriz

O çıkmaz sokakların dibindeki gölgelerde. 


Her sabah boşuna arıyorum, boşuna güneşin izlerini bulutlar arasında

Saçların ıslak, ellerin üşüyor, belli ki iki gözüm

Sancı olmuş göz kapaklarının ucunda, uykuya yatmış güneş

Yeni bir dil doğurmak gerek umuda, boy vermek bulutlara. 


Dalgalara göğüs gererek ağır bir yük biniyor omuzlarımıza

Hadi nadasa gömelim gönülleri, aksak mevsimler kışa dönmeden

Koca bir hiçe çevrilen evreni yeniden yaratalım

Ötelerde kalsın yaşamla hüzün arasında vedalar

Umuda koşalım, umudu kucaklayalım hep birlikte.


Söyle, eskiyen yüreğimi kime taşıyayım

Kime taşıyayım çizgileri değişmiş, yüzümüzdeki, içimizdeki yalnızlıkları

Anlat bana iki gözüm

Son sözcüğünü yazmadan önce hayat, anlat

İnsanca yaşamak denen şeyin umut olduğunu anlat

Avuç avuç içmek, kanmak sonuna kadar buna

Bana umudu anlat...


15 Kasım 2020 Pazar

Heyhat



Derin suları kuru bir kuyunun dibinde serili yüreğim  

Dudaklarımda bir kuruluk, bir pelteklik var sudan bile ürken  

Heybetli gölgelerin oyunları var gidip gelen  

Ama ben gördüm yasak mavileri, heyhat çıkamıyorum.  


Hiç kimse su dökmez oldu heyhat, ardımdan giderken  

Neyi taşıyorum şimdi yüreğimde bilmiyorum, ışıklar bir bir sönmekte  

Dinmek bilmiyor gözyaşlarım, her şeyi silip süpürmekte

Cumbasını dolduruyor zaman, umutların yıkıldığı yüreklerden...

 

13 Kasım 2020 Cuma

Gri düsler içindeki anaforlar



Göğsümüzü yakan közler var, gri bulutların kaçıştığı  

Dokunmaktan korkuyoruz, avuçlamaktan yüreğimizin ateşini  

İçimizi ferahlatan geceler yok artık, hüzünler var, gelip  giden durmadan, bir sarkaç gibi  


İnadına inadına boşaltıyor beyaz köpüklerini çağlayanlar gibi yüreğimizin acıları  

Her solukta kucak açardık oysa sevdalara, 

Irmak olur, nehir olur, gürül gürül akarak karışırdık okyanuslara

Dökülür yatağına, yok olurduk hiç yokmuşuz gibi bu dünyadan. 


Karmakarışık çiçeği burnunda sıkıntılarla sarmalanmışız

Uzaktan el eden rengarenk gökkuşağını boğuyoruz bulanık düşlerle şimdi

Uzadıkça uzuyor duvarlara yapışan gölgelerimiz

Kaç parça herkesin gövdesi anlamak boşuna

Kucak kucak çiğdemler soyduk, yıldız yıldız serptik çayırlara

Ne içimiz rahatladı, ne umduğumuzu bulduk, unuttuğumuz acıları kim getirdi bilemedik. 


Hiçlikler içindeyiz sessizliğin içinde geceye sızan

Derin bir boşluk var kapkara, sürüp giden bilinmeze doğru,

Nasıl yürürüz esenliklere, nasıl, geriye dönebilir miyiz

Şafağın uyanma vaktine kadar, damıtarak yüreğimizi gri düşlerden. 


Koyulup gidiyoruz, içimizin en dip yaralarına sarılarak

Bekleyen sabır çiçeklerini sulayarak

Öğrenmeye çalışıyoruz bazen sessizlik içindeki belirsizlikleri

Sökün ediyor türlü türlü sorular, iki ile ikiyi çarpıyoruz,  topluyoruz dört etmiyor

Olmuyor bir türlü olmuyor, yenik çıkıyoruz kendimizle dalaşarak. 


Yalnızlığın güneşi bir ağaç gibi sarkıyor üstümüze

İçimizde anlamsız büyüklüklerle dolu boşluğa çıkan gölgeler var

Teni siyaha çalmış zamanın gözleri var, çekip giden ateş böcekleri,

Işığını arayan tomurcuğun, uykularımıza sızan yasak öpüşmelerin izleri var...



Yarına bırakmadan



Şafağın uyanma vakti şimdi  

Akıt gözlerinden şakır şakır gözyaşlarını bugün   

Denizin olduğu yere doğru akıt  

Sevdanın ağına düştüysen eğer, 

Söyle dilinin ucundakileri  

Seni seviyorum demeyi  

Yapacaksan bugün yap  

Yarına bırakmadan. 


Nereden bilsin yüreğin, nerede beklediğini

Çıkıp gelir gün, yürür gider

Tatlanır dilimizdeki şiirler, yankılanır ezgiler,

Paylaş sevdayı avuç avuç iç

Ötede kalmıştır dün

Sarıl aşka, yorulmadan. 

Yarına kalmadan gün. 


Tatlansın solumaların

Gülle diken arasında bugün

Karanfil kokulu göğe doğru yaklaş

Çoğalt rengarenk uçurtmalarını

Tükenmeden kum saati

Yarına bırakmadan...


11 Kasım 2020 Çarşamba

Nefes












Nefes almak istiyorum  

Bir orman gibi sessiz sessiz  

Serpile serpile düşlerle el ele  

Yudum yudum içmek umudu...


Sakın dönme

Bazen gözlerin uzaklara dalar gider ya hani 

Hani o aşk dediğin şeyi beklersin ya 

Boğazın düğüm düğüm olur konuşamazsın, 

Anılara sarılırsın, senden götürdüklerine 

Ne o seni seven durur yerinde, ne sen 

Sadece geçmişten ılık ılık bir rüzgar eser içinde 

Bir kapı, açamazsın yüreğine artık 

Paslı kilitli gölgelerin arkasında kalmıştır hatıralar,

Dokunmayı özlediğin ne varsa,

Dokunamazsın

Sonra, eski bir şarkı takılır aklına

Sakın dönme.


10 Kasım 2020 Salı

Bugün Kasım'ın onu



Kaç kez toplasam bilmem, kaça bölsem yüreğimi yetersiz  

Sabah dokuzu beş geçe, duvarda hala resmin var öldüğüne inanamam.  

Zaman oranın ortasından sağa sola çarpıp duruyor, süzülüyor gözyaşlarımız  

Eriyor hep göğsümüz, tuzlu suya bastırdıkça yüreğimizi. 


Yine de yürüyoruz yolundan, koyu mavi işveli bakışlarla  

Sendelemeden geleceğe taşıyoruz ilkelerini, bitmeyen bir telaşla  

Nasıl kaynayıp, nasılda cıvıldaşıyor, bak inan çocuklarımız

Senin verdiğin heyecan ve cesaretle...


9 Kasım 2020 Pazartesi

Seni unutmak ne mümkün



Kapkaranlık bir Kasım ayı  

Ah boynu bükük kuğular  

Vurgun yedikçe derinlere dalıyorlar, 

Son güzün yaprakları gibi, savrulup duruyor hüzün bugün  

Aynı yerde duruyor zaman yokluğunda Atam  

Aynı akrep ve yelkovanın gösterdiği saatte 9.05 te  

Saat kaç diye soramıyorum kimseye şimdi  

Dizginlenemeyen bir özleyiş var içimizde Atam. 


Yüreğimizin en dibi yaralanmış, sarılmışız hüzünlere

Okyanuslardan daha büyük dalgalara boğuldu gözlerimiz

İçimizdeki yalnızlıklara karışıp giden.


Bir sıkıntı sorma Atam, nerden başlasam ki söze şimdi

Us' umla savaşıyorum sanki,

Yüzümüzde perdeler var kat kat, görünmüyor gerçekler

Alıp götürüyorlar bizden bir şeyler, bizden birbirimizi

Aklımızla alay ediyorlar,

Ansızın sıkışıp kilitleniyor yüreğimiz

Öfkemiz kabarıyor, dilimiz dönmüyor olan bitenlere ne yazık ki.


Bir başka yüz sırıtıyor puslu aynalardan

Çaresizlik yaman mı yaman, anlamıyorum neden

Kuytulardan gelen seslere karşı direnemiyoruz

Kurtlara çakallara karşı, haramilerle uğraşıyoruz

Ötede kalan dünün, solumalarının kayıtları silinmek isteniyor

Devingen ve çarpık gidiş dönüşler var, boşluğa sıkılan sayısız kurşun.


Iraklaşıyor her şey birbirine benzemeyen

Durmadan yenilenen sarsıntıların her dalgasında boğuluyoruz.


Kolay değil sarılmak hüzünlere, doymak acılara

Sonra yeniden başlamak yokluğunun hasretine alışmak kolay değil Atam.


Yalnız sen anlıyorsun bizim dilimizden

Işığa koşar gibi sana koşuyoruz Atam

Sonsuz bir saygıyla sevgiyle koşuyoruz Anıtkabir'e

Seninle paylaşmak için hislerimizi

İçimizdeki parıltısı kırılmayan özlemle,

Seni unutmak ne mümkün...


8 Kasım 2020 Pazar

Uzak bir masal




















Lambalar söner  

Sokaklarında, erguvanların açtığı bir sabahta  

Kucaklarım, avuçlarıma yığarım kokunu  

Koyarım aşkını yüreğime sessizce  

Alıp başımı giderim kıyılar boyu  

Bir yanımda kokun, bir yanımda hüzün.  


Ardımda ılık ılık esen bir yel  

Köşe kapmaca oynar martılar çığlıklar içinde,

En uzak beyazlara, yıldızların döküldüğü sonsuzda

Erir suskunluğum mavi dalgaların tüneklerinde

Bir uzak sevda masalının ayazında kalır gözlerim

Yokluğunu özlerim...


6 Kasım 2020 Cuma

İstersen



















Hüzünlü bir sevda mevsimindeyiz artık  

Susalım, 

Yumalım gözlerimizi. 

Bırakalım  

Kendimizi kendimize. 

İstersen gidelim  

Sonsuz gökyüzünün maviliklerine, 

İstersen denize, 

Martılarla söyleşelim sahilde  

Gölgesinde koşalım çığlık çığlığa.

İstersen,

Umudun gözlerine bakalım birlikte.

Elele tutuşarak

Dalalım sarı yapraklar arasına,

Dokunarak,

Yeniden açacak olan tomurcuklarını besleyelim baharın.

Hadi, mora çalan

Ayın peşine düşelim bu gece.

Sen ürkek, ben ürkek

Gülümser gibi,

Şarkı söyleyerek

Yumalım gözlerimizi

Gidelim sol yanımızdaki

Yetim kalmış sevdanın gölgesine,

Ulaşamadığımız bize...


Ne olur

 

Al götür beni çok uzaklara doludizgin  


Aşkın şarkısını dinlemek istiyorum seninle bu gece, 


Uzun uzun öpüşmelerin derinliğinde  


Sırılsıklam sevdaların kucağına it beni  


Çok uzaklarda bir yerde  


Ay ışığında sakla beni ne olur...



5 Kasım 2020 Perşembe

Tıpkı



Şu kırmızı gül nasılda benziyor sana  

Uzattım ellerimi kıyamadım, dokunamadım baksana  

Biraz daha dedim içimden biraz daha, bekle  

Eğildim öptüm yapraklarından  

Tıpkı seni öptüğüm gibi anlından...



Masal agacı



Bir masal bahçesine girsek  

El ele tutuşarak birlikte  

Yeniden başlasak hayata, sil baştan  

Pembe evrenler yaratsak kendimize  

Öykülerini yazsak Ebruli masalların.  


Bir masal bahçesine girsek  

Bir cennet meyvesi gibi paylaşsak sevgiyi  

Kokusunu duysak, göğe vuran masal ağaçlarının,

Uzak ülke yıldızlarını seyretsek silinmeden

Çocuklar gibi şarkı söyleyerek, cıvıl cıvıl. 


Mavi patiskalardan sızan

Bir masal düşse gözlerimizden

Boynumuza dolansa bir gül gibi,

Yaz bahçelerinde toprağa karışsak

Bir tohum gibi yeniden...


3 Kasım 2020 Salı

Hasret



Ilık bir rüzgar eser ya bazen başının üstünden  

Hani bir sis gibi içinde kaybolursun ya anıların, 

Senden bir parça alır götürür  

Uzaklaştıkça uzaklaşır birden  

Dili kurur, boğazı düğümlenir insanın  

Şarkılar susar  

Susar şiirler, 

Hasretle dokunmak ister insan  

Kuru bir çiçeğe, okşamak gibi

Özlem duyar,

Ve o hiçbir zaman gelmeyecek güne,

İşte o an yaşlar süzülür, gözlerinden yanaklarına...


Ama sen yine türkülerini söyle



Hayat hep rengarenk basamaklarla süslü değil yavrucağım  

Sonra renkler değişecek yavaş yavaş  

Yitirecek canlılığını, 

Yokuşlara sürecekler seni, engeller koyacaklar  

Okyanuslardan büyük, dalgalarla mücadele edeceksin  

Uzun bir maraton başlayacak, ışığa koşar gibi koşacaksın, 

Yenik çıkacaksın bazen, bitmeden kaybedilen. 


Bazen sessizlik içinde ağlayacaksın

Bazen güleceksin şen kahkahalarla

İçinde yalnızlıklar birikecek bazen

Ağır bir yük altında ezilecek omuzların 


Ansızın sıkışıp kaybolacaksın çocuğum

Bazı kör kuyulardan gelen seslerden umut ararken. 


Yine bir çiçek arayacaksın güz bahçelerinde

Evreni yeniden yaratmak için, bulamayacaksın,

Darılacaksın

Üzüleceksin

Ağlayacaksın

Alışacaksın yavrucağım,

Ama, sen yine türkülerini söyle...


2 Kasım 2020 Pazartesi

Deprem



Usul usul bir yoğun sis iniyor dağların eteklerinden  

Kopup geliyor bir çığ gibi büyüyor  

Şehirlerin üzerini örtüyor hüzün, 

Kaç acı biriktiriyoruz, kaç takvim yaprağı söktük hep aynı  

Atmışız yüreğimizden sevgiyi, hep doğayı suçluyoruz  

Ahlarla vahlarla geçiyor hayatımız, 

Kadere bağlamışız yazgı diye her şeyi.  

Dinlemiyoruz tabiatı, öldürüyoruz kendi kendimizi  

Kapatıyoruz gözlerimizi, tıkamış kulaklarımızı kaçıyoruz gerçeklerden

Ellerimizle kazdığımız kuyulara atıyoruz yüreğimizi

Unutmuşuz gerçeği, gömülmüşüz beton binalar mezarlığına

Yenik düşmüşüz, kendi ellerimizle kendimize. 

Susar kelimeler, susar düşünceler, susar anılar

Kahkahalar susar, boşlukta yankılanır çığlıklar. 

Yürekler yeşillensin, tazelensin paylaşımlar diye

Doğa salt gizemini açığa çıkarmak ister,

Yalan düşlerle avutup durduk kendimizi oysa

Bir avuçta sonsuzluğu avuçlamak varken

Yok oluyoruz azala azala,

Gündüzler kısalıp geceler uzuyor

Kör kuytularda uykusuz ve ağır duygularla. 

Düşünmeyi bırakıp sevgisizliği denedik hep

Sarılamadık birbirimize biz diye, biz olamadık

Aşkı hep uzaklardan izledik, umursamadık.  

Bu acı, gözlerimizden akanlar niye

Yaş akıtmaya ağıt yakmaya değer mi hiç

Kaç kere öldük, kaç kere gömüldük

Kaç kere yağmur ve gözyaşlarına boğulduk. 

Gittikçe ufalanıyoruz şimdi, yeni yeni sarsıntılarla 

Bir sessizlik bir çözümsüzlük var

Önümüzde çetin bir karakış var

Çiçekleri solmuş

Ayazda...


Elif gibi

















Solmadan lavanta kokulu tarlaların çiçekleri  

Öteki sulara kucak atmalıyız, 

Katışmalıyız bir tomurcuk gibi havaya  

Dokunmalıyız öteki tene, tin'den söndürmeden ışıkları  

Elif gibi uzanmalıyız hayata  

Bir parmağa tutunarak sarmaşık gibi  

Kana kana bakmalıyız güneşe...