Rüzgarlarla gelen, pencerelere vuran
Yağmur damlalarının sesini duy sessizce
Kıyılara vuran dalgaların sesini dinle
Yüzünü çevir yağmurlara bu göğe.
Fısıltısını duy,
Yüreğine konmuş bir kuş
Ne zamandan beri öylece duruyor
Bir başka yere uçacakmış gibi sanki
Gökkuşağı. üzerinde bir yere.
Kendimize bile açıklayamadığımız
İçimizde benzemeyenler bizden ne kadar farklı
Sürgün verir gibi sevgileri çoğaltıyor serpilerek
Oysa kaç kez söyleyip durduk bu türküleri defalarca
Göğsümüzde çarşaf çarşaf rengarenk çiçekler yetiştirerek.
Çocukların ellerinde defne kokulu çiçekler vardı
Gamzelerini dolduran begonya kırmızısı
Samanyolu renklerine sarılmıştı, uçsuz bucaksız kimisi
Köpüren çağlayanlar gibi kavuşurlardı bin kere.
Deli dolu uzun yağmurlarla ıslanmıştı yürekler
Mavi atlas üzerine düşerdi gölgeler, o okşayan o parmaklar
Öpüşürdü yağmurlarla arzular, gidip gelen
Yorgun düşerdi dalga dalga kaybolurdu
Birden bire bir başka yağmurlara karışarak.
Gizini düşürür gökkuşağına, anlatır suskunluğunu
Yeşerirdi sol yanı hep, bahar olur kokular sindirirdi tenine.
Gamzeli şaraplara benzerdi göklere dokunan şarkılar
Kımıldamaz olur bulutlar
Delinen kadehlerle bir dolup bir boşalırdı gökyüzü
Demlenmiş ışıklar altında uykuya dalardı duygular.
Uyanırız yağmurlarda ürpertilerle
Dokunuruz sevdalı sözcüklere yine
Gözlerini bağlayarak gecenin
Merdiven dayarız gökkuşağı üzerinde bir yere...