Bereketi kaçmakta zamanın,
Kenarda gölgeli ışık oyunlarıyla avunuyorum
Zebaniler bir hüzün biçiyor durmadan
Gökyüzü bahçelerinden, yüreğime
Büyüyor avuçlarımda kırmızı kanayan bir gül,
Hırçın fırtınalar ortasında kayıp
Kutsal demindeki seviler,
Acılarla sevişen kederleri kucaklıyorum, gece gündüz
Çok uzaklardasın biliyorum
Gelmeyeceksin.
Kaç defa ağladı yüreğim dünde kalan düşlere sarılarak
Kaç kere kurudu gözyaşlarım, dudak uçlarını ısırarak,
Gelmiyorsun,
Kırık bir dala taktım artık anılarımı
Fırtınalı gecelere gömdüm şimdi hatıralarımı.
Huysuz yüreklerin kuytularında saklanmış meğer gülüşlerin
Dünü anlatamadım, düş kuramadım bugünlere seninle
Tutup saramadım bir türlü yüreğimi sevgiyle,
Şu vahşileşmiş zamanların ıssızlığın içinde
Dönüp duruyorum, yürüyorum, ölüyorum sensiz.
Bir yer var uzun yolların arka patikalarında
İçli ahlar içinde boğuk dumanlı evler,
Acıyı yüreğinden avuçlayıp,
Küllerini savuruyor, pencerelerden eller
Sancılı esintilerle üşüyor, ruhlar sinmiş,
Bugün
Benim de yüreğim paramparça
Buz tutmuş düş gibiyim.
Hayatın ağır ayak izleri taşıyor gövdemi
Kum saati boşalmakta,
Zaman ağır ağır sancılı adımlarla akıyor şimdi
Hadi:
Tut beni,okşa beni ne olur
Isıt yüreğinin nefesiyle yüreğimi
Sabah rüzgarlarında esen rüzgarlarda tut
Şu vahşileşmiş zamanların ıssızlığı içinde
Sessizce sev beni,
Seni yaşam gibi içime çekmiştim oysa
O efsunlu bakışlarında erimişti yüreğim,
Neden kanıyor hala kalbim
Dünde gömülü kalmıştı oysa düşlerim,
Biliyorum,
Sen biliyor musun?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder