Unuttuk koca bir zaman içinde
Nefesine dokunamadık bir türlü baharın,
Kımıldamıyor perdeler, açık bıraktık oysa pencereleri
Hep yaralarını sarıp durduk düşmeyen cemrelerin
Suskun çiçek tozlarına bıraktı çığlıklarını rüzgar
Bıraktık kanayan ırmaklara iç sızılarımızı.
Göğü kapattık
Yasak mavilerin ellerini çözemedik düşlerimizdeki
Bir türlü koparamadık
Bütün çıplaklığını örten sabahın karanlığından.
Dalında kurudu
Döktüğünü sanıyor yapraklarımızı rüzgar
Koklayamadık rengarenk çiçeklerin tohumlarını
Suçumuz çok galiba
Ellerimizi kanattı tuttuğumuz güllerin dikenleri
Anlayamadık bir türlü birlikte ağlama duvarına dayanarak.
Aç bıraktı günler bizi, yılmadık
Sözde özgürlük yonttuk
Sabaha yakın sandığımız şafaklardan
Deniz ötelerinin martıların sevemedik
Pusuya düşürüldük hep düşleri sayıklamaktan
Yorgun düştük yasak mavileri saymaktan.
Alnımızda dumanlı bir deniz yosunu
Gölgemiz durduğu yerde duruyor hala
Son sürgünler, son ayrılıklar bulanık görüntüler
Puslu aynalarda,
Şimdi hangi sözcüklerde gizli
Hangi mavi yağmurlarda ıslanmaktan sevdalar
Çılgın kokular saçan çiçekler.
Oysa yurt saymıştık yakın düşlerin gökkuşaklarını
Şimdi küllere yatırıldı en kışkırtıcı öpüşmeler
Kırgınlıklarımız kaldı sadece tensel dokunuşlarda
Yeniden, yeniden kanadı parmak uçlarımız
Kıyıya yığılmış ıslak kumlarda
Elele tutuşup koşamadık sevdalı adımlarla.
Ne yazık ki şimdi
Kireç sularına bulanmış
Ağlamaklı akan maviye bulaştırdığımız köpükler
Bulaştırdığımız köpükler...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder