Derin derin baktı gecenin saatinde
Ne ay, ne de yıldızlar parlıyordu
Arsız arsız yüzüne vuran bir rüzgar
Ayazı iyiden iyiye hissediyordu
Üşümüş, yağmur vurdukça yüzüne,
Yorgunluk çökmüş bedenine
Güz dönümüne yaklaşmıştı belli ki
Ne yıllar eskitmiş, nice fırtınalarda.
Küskün mor menekşe elinde
Bekleyip duruyordu
Kime el salladı bilemedim
Özlem mi dersin belki de sıcaklığı derin
Kavuşamamak mı dersin, bir aşk mı yoksa
Ayazı bu kadar sert mi vurmuş yüreğine.
Derin bir sessizlik
Karşı pencerenin loş ışıklı camını dövüp duran
Rüzgar deli deli, savuruyordu yaprakları.
Boşluğa gömülmüş bakışlar
Karanlıkta eridi sanki gözlerinin feri
Hayal kırıklığı
Yağmurla karışık kirpikleri
Şimdi ağaran teninden bambaşka rüzgar süzülür.
Geriye ne kaldı ki
İlkin küskün menekşeyi savurdu rüzgara
Sonra ayak izlerini bıraktı sokağa
Ve bir adsız gölge gibi kayboldu
Göğsü gürültülü gecenin koynunda
Göğsü gürültülü sağanak yağmurda
Kayboldu
Kayboldu...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder