28 Kasım 2024 Perşembe

Zemheri Ayazında Kış Güneşi















Mevsimlerden kış
Odamın hali perişan
Bir köşede gülüşün
Özlüyorum seni bilesin. 

Oylum oylum nar renginde gamzeler, 
Ne zaman zaman söneceğini bilmediğim 
Gecelerimi yakan ateş böcekleri gibi gözlerin 
Öylece duruyor tutunduğu yerde. 

Kocaman bir boşluk 
Hiç görülmemiş bir suskunluk var dudaklarında. 

Ne olduğunu bilmediğim
Öyle bir çığlık var ki içimde
Isırganlar göveriyor
Göğsümün duvarında
Acılar içindeyim
Her tarafım kanıyor
Neden,
Neden durduramıyorum.

Susma;
Susma ne olur
Sürüp giden rüyalarımı süsler hala gülüşün
Derin bir yaz rüyası gibi.

Eski defterler arasında
Kuru papatyalar gibi duruyor
Sana yazdığım tüm şiirler.

Baharı bekliyorum
Çığlık çığlığa, yağmur yağmur
Bir umut var içinde hala
Yaz güneşi gibisin
Zemheri ayazında
Kış güneşinde
Kış güneşinde...


17 Kasım 2024 Pazar

Fısıltılar Şehri





Kasım'ın son haftası 
Derin güz rüzgarlarından 
Ilık bir öpüş tadı bırakıyor 
Sabah dudaklarıma. 

İnce yağmurlar düşmeye başladı 
Ayak izlerimin gömüldüğü sokaklarda 
Yapraklarını yitirmiş yarısına kadar ağaçlar. 

Mavinin hangi tonunu sevsem 
Binlerce bulut çöküyor üstüme 
Sarhoş geceler başlıyor, 
Günbatımı söylencelerine. 

Bir yürek vurmakta gönül kıyıma hesapsızca
Taşlandıkça taşıyor içimin okyanusu,
Kuşları kayıp
Sabahçı kahveleri kapalı,
Gecenin içinden gelen
Fırtınalar yaratmakta sessizliklerden
Kalabalıklar içinde kaybolmuş sanki
Fısıltılar şehri.

Ortada bir gizem var
Bir şeyler oluyor
Nedir ta ötelerden çağıran beni.

Nereye vurur gider yüreğim
Avuçlarımı kırmızılaştıran telaşlı bir valiz
Gidiş yoluna çıkan kırık dökük kapılardan
Takılı kalırım herhangi bir istasyonda.

Alevli bir mayın tarlası gibi
Kırıldığı yerden kopuyor yüreğim
Özlem mi, hasret mi, çaresizlik mi desem
Nereye ulaşacağım bilmiyorum.

Yaş aldıkça içime çekiliyor
Çöken göğüs kafesimde kalbim
İflah olmaz bir ömür
Günler, aylar, yılları unuttum
Savurdum şiirlerimi rüzgara
Gitme zamanı geldi
Gitmeliyim şimdi
Fısıltılar şehrinden
Fısıltılar şehrinden...

14 Kasım 2024 Perşembe

Unutulmuş Anılarla bir kez Daha





Ateşi çalınmış bir cehennem yüreğim 
Susturup dindiremiyorum içimin uğultularını 
Unutulmuş bir evi, 
Bahçenin yaşlı çınarına dayadım sırtımı, 
Gövdemin yorgunluğunu 
Anılarım yanımda bir kez daha yalnızım, 
Çelikten bir pencerenin gölgesine sığınmış yorgun bir yüz 
Solgun ve bir bir geri dönüşü olmayan anılar, 
Sabahı ardında saklayan 
Mor, yeşil çizgili unutulmuş perdeler gelir aklıma. 

Bazen hüzzam bir şarkı çaldığında 
Hep o gelir
Küf kokan eşyalarla yüz yüze
Boyası dökülmüş
Duvarda asılı kalmış bir çerçeve içinde gülen
Unutulmuş bir yüz gelir aklıma.

Pencere önünden seyrederken
Kimler gelmiştir, kimler geçmiştir o sokaktan
Kimler kalmıştır geçen yılların ardından
Kim bilir neler gördü o yüz
Neler gördü kim bilir.

Ne kokusu kalmış solan güllerin
Ne de bahçedeki begonvillerin
Akasyaların, mor sümbüllü çiçeklerin
Erguvanların açtığı günlerden geriye
Şimdi Erik ağacı hala yerinde,
Yaşlı bir çınar kalmış.

Tükendi gün
Boğazım kurudu
Kadehime dokundu dudaklarım
Bir kadeh rakı kaldırdım
Mazide kalanların şerefine
Ve ...
Çekip giderim, çekip giderim
Bir yanıp bir sönen sokak lambaları arasından
Çekip giderim
Karanlığa asılı hüzünlü bir gülüş ile
Hüzünlü bir gülüş ile...


4 Kasım 2024 Pazartesi

Başlar içime Yolculuğum





Uzun bir yolculuk olacak anlaşılan 
Benim içime bu yolculuğum, 
Erkenden güneşin batışı nedendir 
Yüreğimin uç noktalarına uzanan bu huzursuzluk 
Anlayamadım niye 
Sahi bu ani tedirginlikler nedendir. 

Şuramda, ta şuramda dolaşan 
Göğsümü tırmalıyor, lime lime doğruyor 
Kırık dökük bir sabır değirmeni, 
Öğütüyor galiba 
Yelkovanla akrebin hep, hasreti gösterdiği zamanı.

Yine beni kandırıyor
Yanaklarıma kondurduğun öpücük
Bir hayal şimdi, ellerimi uzatsam sana
Dokunamıyorum,
Yalçın sıradağlardan
Çiçekli bahçelere açılmaz oldu kapılarım.

Uzaktan uzağa kulağımda yansıyan
Gittikçe uzaklaşan bir ses var içimde
İçimin belirsiz simsiyah bensizliğinde
Kaybolup gidenler var benden bende.

Bir türlü aklımdan çıkmıyorsun
Göğsümdeki bu yangınlar bir türlü sönmüyor,
Nerden nasıl çıktı ki bilmiyorum
Ellerimde açtırdığım
Avuçlarımda boğuldu karanfiller.

Dermansız titreyen bir beden,
Sığ çığlıklar yükseliyor
Gözlerimden yüreğime inen
Islanmış gözyaşlarım,
Yüreğimin ücra köşesinde
Bir denizde dalgalanıp durmakta,
Hüzünlü şarkılar dilleniyor
İçimdeki seslerden.

Biraz dönüp bakabilseydim
Gündoğumu vakitlerine
Kalbimin serin ırmaklarına akan sulara.

Bugün de akşam oldu yine,
Yeni yetme bir masal yangınlarından kaçırılmış
Savrulup duruyor yüzümdeki kapkara bulutlar.

Kendime uğradığım limanlarda
Yine baştan aşağıya
Acı bir tebessüm konar yüzüme
Vakti geldi mi bilmiyorum ama
Başlar içime yolculuğum
Başlar içime yolculuğum...