28 Ekim 2024 Pazartesi

Hayatın Ucuna Yolculuk.



Düşlerimin üstü açık kalmış 
Üşümüşüm, 
Ufak bir dileğim vardı 
Her şeyin bir niyesini sordum 
Ben maviye inandım, mavi göğe 
İzlerini dokuyordu oysa zaman yüzüme. 

Sevmenin Allah'ını bilirim 
Bir sevgi çizdim önce usuma 
Okşadıkça, okşadıkça ısındı biraz kalbim 
Yıldızlı gecelerde, 
Kenar mahalleye taşıdım 
Acının ortasında sevmeyi. 

Her türlü çileyi çektim
Haroşa bir hayat sürdüm bir ileri bir geri
Sevmişsin sevmemişsin kimin umurunda.

Derin hüzün içindeydim zaman zaman
Küçük boşluklara düştüğümde
Hayatı bulmayı aradım hep anlatılarda
Hep küskün kaldı sulamadan
Pencere arkasındaki Sardunyalar bana.

Başımda rüzgar vardı sonra fırtına çıktı
O kadar yol gittim ki
Kaybolmak istedim bir zamanda
Uçsuz bucaksız deryalarda.

Bazı vakitler;
Sevdiğim odalar geçti gözlerimin ucundan
Duvarları kireç kokan
İçine asılmış çamaşırlar
Soba bacaları
Radyodan yayınlanan futbol maçları.

Pencerenin ucunda, kulağımın dibinde
Cama çarpıp duran bir sarı yaprak
Hep anımsarım,
Nedense hep merak ederdim ben
Şehir orasından geçen tirenin hep nereye gittiğini
Gece, ışıklarıyla yana yana.

Çok eskilerde kaldı çocukluğum
Tatlı rüzgarların estiği sokak aralarında
Bir hoş seda ile,
Şimdi sessizlik içinde
İzleri kaldı bir yerlere kazıdığım
Bir yerlere yazdığım ismim.

Hayat daha yazacak mısınız der bana
Hangi kitabın arasında saklayacağım
Hangi şiirleri dökeceğim bilmiyorum.

Başaklar ağırlaştı
Meyveleri tatsızlaştı ağaçların
Kaç ah döküldü dallarından
Ben payıma düşeni aldım,
Hayat şimdi sisli bir perde biçiyor gözbebeklerime
Sarı Zakkumlar gibi,
Kaşlarını çata çata artık atıyor kalbim.

Babamın yorgun eve geldiği günler gibiyim
Yaşlanıyorum.

Ayrılıklar sonradan koyar insana
En sevdiklerinin zamansız gidişi gibi
Ve bir gün veda edeceğim bu hayata
Her şeyin bir sonu olduğu gibi...

23 Ekim 2024 Çarşamba

Yırtıcı Kuslar Zamanı



Mavileri boşaltılmış bir gökyüzü 
Gözleri bağlanmış sanki zamanın 
Her şey sevgiyle yaratılmıştı oysa 
Sevmeyi beceremedik ne çare...

Öyle bir zamana kaldık ki 
Bir soluk bile almadan 
Dün gitti bak yarın belirsiz. 

Toz duman bir durgunluk 
Tüm geçmiş zaman bahçelerinde 
İç içe geçmiş yırtıcı kuşlar sürüsü. 

Kısıldı sesleri tüm şarkıların
Vicdanları kanatan bir çığlık
Bir kıpırtının narin sesi
Kırmızı kanla boyalı boydan boya suları.

En çok hangi hayat bilgimizi yitirdik
Onca insan, onca gözyaşı
Bir çıkar uğruna
Hayata sarılmadan
Kaybolan onca küçük yaşam.

Güçlüyü oynayan
İlgili görünen ilgisizler
Bilgili görünen bilgisizler
İyi görünen kötüler
Yırtıcı kuşlar zamanındayız.

Bir saydam gökyüzüne dönmesini beklerken
Korka korka tutunmaktayız hayata
Hep feryat, hep keder, hep acı
Kaygıları sara sara
Döküldü ipince, alev alev
Gözlerden hep gözyaşları.

Neyleyim ah neyleyim
Böğrümüzden kopan
Biraz daha yangın,
Yankıları yüreğimizdeki feryatların
Boğazımızda düğümlenen ağıtların
Sancısını;
Ah neyleyim...

Kayıp düşler sığınağından çıkarıp
Ötelere taşıyamadık umutları ne yazık
Yırtıcı kuşlar zamanı şimdi...


7 Ekim 2024 Pazartesi

Çağırsan Gelirim Çok Uzaklardan



Karabasanlar içindeyim bu gece 
Bakışların döküldü ipince içime yine 
Kocaman ıssız bir boşluk yüreğim 
Karanlıkta asılı gülüşün 
Bitmeyen bir rüya giziyle oyalar beni 
Seni kendime dokumuşum meğer. 

Şuradaki gölgeyi kaldıran yürek 
Boşuna mı çalıyor kapılarını yolların? 
Bilmiyorum. 

Benim uzaktaki yakınımsın 
Hadi ne duruyorsun 
Çağırsan beni,
Çağırsan gelirim çok uzaklardan
Karanlık çökmeden,
Şiir kırıntıları
Ele avuca sığmaz yalnızlıklar taşıyan
Bir yığın anılarla dolu
Omuzumda bir sırt çantası
Düşerim yollara.

Çağırsan gelirim
Yeniden yıkanırız güz yağmurlarıyla
Sarmaşık kokularının yokluğunda
Nar kokardık belki Eylül rüzgarlarında
Ay öperken yüzümüzü
Dupduru yaldızlanırdı kalplerimiz
Uçardık belki yine mavilerin kıyısında.

Çağırsan beni
Çağırsan gelirim çok uzaklardan
Havalar kışa vurmadan
Gün ışır ışımaz
Gün ışır ışımaz...