30 Ocak 2025 Perşembe

Vurup Gitme Zamanı Şimdi Yeniden





Göğsümün ta şurasında 
İçimdeki kanamayı diktim 
Her zamankinden farklı 
Bir başka hikayem var benim artık, 
Gitmek için gizemli. 

Vurup gitme zamanı şimdi yine 
Yeniden, 
Gecenin koynunda 
Ufak kuş sürüsü başımda 
Yanıp sönen sokak lambaları altında 
Siyah bir kedi gibi 
Uzunca, upuzun gölgelerden geçerek
Yavaş yavaş
Vurup gitme zamanı şimdi.

Bir çiçek büyütüyorum içimde
Nehirler gibi akan
Çağıl çağıl damarlarımda,
Kırmızı bir gül
Volkanlara bezenen yüreğimle
Gidiyorum
Dudaklarımda bir ıslık nefesimi yaran
Serin bir rüzgarda yanaklarımı yalayan
Bir başka türlü gidiyorum
Dalgın akan bulutlar arasında
Mahcup bakışlı ay ışığı altında.

İşte böyle;
Ta ötelere gidiyorum
Tüm görkemiyle
Hiç görülmemiş incelikli bir gecede
Kırmızı bir mehtap kokusuyla
Çoğalan fotoğraflarla gözlerimde
Bir hayalin peşinde
Alaca bir şafağın sabahına
Gidiyorum
Bir başka türlü
Sevgi tohumlarını ekmek için
Vurup gidiyorum.

Vurup gitme zamanı şimdi yeniden...

25 Ocak 2025 Cumartesi

Gül Yangınları





Söylemek istediklerimi 
Nicedir gizleyip durdum 
Sırası değil, ne gereği var 
Diyenler oldu 
Bu dizeleri yazmanın şimdi. 

Hüzünler istifleyen bir coğrafya 
Tesadüfen yaşıyoruz galiba 
Yanıp sönen sokak lambaları 
Loş ışıkları altında 
İnsanlar dönüp duruyor bir yığın anlamsızlıklara. 

Umutlarını unutmuş herkes
Umutsuzluk nasılda körleştirmiş yürekleri
Eğreti yaşıyoruz vicdanımızla baş başa.

Mavilerini döke döke ağlayan bir gökyüzü
Fırtınalar biçiyor
Her tarafı alevler sarmış
Sular tuzlu, bir yığın kül.

Neredeyim ben?
Ölmek bu kadar kolay mıydı bu topraklarda
Alevini körükleyen bu kışta ölmek
Bu kadar kolay mıydı
Yoksa kader miydi?
Kanıyor zonklayarak yürekler
Vicdanlara ateş mi düştü
Neye sarılmalı insan
Neyi kucaklamalı
Yanıyor sanki tepeden tırnağa bedenimiz.

Hangi dilde konuşursak konuşalım
Hepimiz insanız,
Ama;
Zaman tedirgin
Uykularda varoluşlar
Yok oluşlar, kavruluşlar
Alaca şafağın şişli aynalarında
Kayıp düşler.

Çığlıkların çınlamaları
Sesi tırpanlanmış şarkılar
Yakılan ağıtlar kulaklarımızda
İnatla yüreğimize diziyor
Bu hırçın zaman hüzünleri.

Gül koklayacakken
Kuş savuracakken umutlu yarınlara ellerimiz
Üşütüyor artık,
Gül yangınları bizi
Kimliğimiz
Hangi küller arasında
Gezinip duruyor şimdi
Gezinip duruyor
Gezinip duruyor...

13 Ocak 2025 Pazartesi

Ah Sen Yok musun Sen





İşte aklıma geldin yine 
Ne çok sevmişim seni meğer 
İçin içimden geçiyor sanki 
Uykuya dalan bir boşlukta 
Dolanıp duruyor hayalin 
Kök salmışsın 
Dibine kadar 
Dolaşıyorsun 
Sevdalı bir sarmaşık gibi 
İçimde. 

Ah sen yok musun sen 
Ne vazgeçilmez bir tutkusun 
Tiryakisi olmuş bir nefes gibisin 
Mavi sular gibisin
Gözlerimde,
Bir renk
Dalgın bir bulut gibisin
Kirpiklerimde asılı kalan
Kulaklarımda bir ses
Bir şiir
Gamzeli bir şarkı
Bir türkü gibisin
Dudaklarımda.

Ah sen yok musun sen
Rengarenk çiçek bahçelerinden aşırılmış
Bir gül gibisin
Yüreğime batan,
Bedenime ilmek ilmek dokuduğum
Güneş gibisin
Yüzüme gülen.

Ah sen var ya sen
Hep sen varsın
Hep sen kalacaksın inan
Hep sen kalacaksın içimde
Hep sen kalacaksın...


12 Ocak 2025 Pazar

Geçmişin Gölgeleri














Hangi kızıl uzaklığı soluduk biz
Hep bir öncekinden daha sıcak geçmekte kışlar
Bozkırlar yeşil bir aşıya hasret kalmış
Boynu bükük bir dağ, bulanık bir deniz
Dereler kuru, ırmaklar yabancı sularına.

Deli sarmaşıkların yaprakları bile kuru
Sarılacak bir ağaç gölgesi bile yok, kaybolmuş
Çoğaldıkça çoğalıyor günahlar, karanlığa kesiliyor umutlar
Birbirlerini ayırarak, birbirlerini kopararak
Büyüsü eriyor özleyişlerin.

Eski sevdaları bıraktık,
Yalnızlıklarla sevişiyoruz şimdi
Ufacık mutluluklarla avunup
Kalın petekler çektik pencerelerimize
Dokunamadık kuşdilinden sevdalara.

Öyle ürkek, öyle ürkek ki geçmişin gölgeleri
Ölümcül mor yarasalar sarmış güneşin ışığını
Yağmalanıyor uykuları, yitiriyor ruhunu duygular.

Ah bir ağlayabilsem
Akıtsam toprağa ılık gözyaşlarımı
Sarsıntılı körpe tomurcukların düştüğü yerlere
Çığlık çığlığa derinlere inse bir su damlası
Çoğalsa, üstümüze yağsa bütün yağmurları
Durulmuş bir suyunu içsek kana kana.

İçimde çoğalttığım imgeleri boşaltacak yer yok
Yazdıkça başkalaşıyor şiirlerim, duygular şaşkın
Kime söylesem aynı yanıt
İç yaşamdan kaçışıp duruyor düşler,
Zaman şimdi hüzünlü dudaklarda rengi soluk
Nereye saklasak saatleri, mümkün mü acaba?

Bir bir eksiliyor geçmişin gölgeleri
Bir sızı duyarız içimizde, uçsuz bucaksız
İnce bir sızı, anlar mısınız ?
İçimizdeki akan zehirlerin
Uykularımıza sızan bakışların sancılarını anlar mısınız ?

Açılamadık yarınlara erkenden, uçları kaybolmuş sabahların
Yüreğimize vura vura kazmayı
Çıkışlara ulaşmaya çalışıyoruz
Geçmişin gölgelerine tutuna tutuna...


9 Ocak 2025 Perşembe

Denize Verdim Gözlerimi



Geceye dokunan bir durgunluk 
İçimde bir kıpırtı var 
Derinliklerde çırpınan bir yürek 
Bir melonkoli dayatıyor 
Yakıyor, tepeden tırnağa sanki beni 
Ihlamur kokulu 
Kıpkızıl sessiz bir gece 
İnce ince şarklar sızıyor dudaklarımdan. 

Ay düştüğünde 
Billurdan şaraplar gibi 
Yıldızlardan düşüp parçalanmış bir yakamoz 
Yüzüme vuran denizin buğusu 
Sarhoş iklimlerden gelen 
Ilık bir rüzgar getiriyor 
Ilıman mevsimlere benziyor 
Dalgalarda yüzün. 

Denize verdim
Durup dururken seğiren gözlerimi
Ta uzaklardan çağırıyor beni
Yakınlaşıyor tüm görkemiyle
Dalgalarda hayalin.

Martıların öpüştüğü saatlerde
Yüzümü okşamakta gecenin suskunluğu
Gizemli görülen bir mavilik var
Bir tatlı telaş aldı gecenin rengi
Türlü renklere boyanmakta
Dupduru yıldızlar altında gece.

Düğümledim yüreğimi
Bağladım gözlerimi gecenin pusulasına
Fırtınalar alıp götürür gibi
Denize verdim gözlerimi
Denize verdim gözlerimi...